28 Mayıs 2010 Cuma

Kitap dolu bir mimmmm!











Bu mimi Sevgili Zeynep'den çaldım!Daha doğrusu o beni teşvik etti yazmam için:))Çünkü tam bana göre bir mim!

1.Şu an okumakta olduğunuz kitap ve kısaca konusu?
Hale Dwoskin'in Sedona Yöntemi İle Serbest Bırakmanın Mucizesi.Kişisel gelişim üzerine bir kitap.

2.En son aldığınız kitap?
Eckhart Tolle-Şimdinin Gücü.

3.Şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz?
Bir tane değil ama en sevdiklerimden birisi Marc Levy'nin Keşke Gerçek Olsa adlı kitabı.

4.Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitaplar?
İskender Pala-Katre-i Matem.

5.Bundan önce okuduğunuz kitap?
Ece Arar - Çocuk Sahibi Olmak İçin 40 Bahane.

6.Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap?
Eckhart Tolle-Şimdinin Gücü

7.En sevdiğiniz Türk ve yabancı yazar?
İpek Ongun, İhsan Oktay Anar.
Jane Green, Harriet Evans

8.En sevdiğiniz ve nefret ettiğiniz roman karakteri?
En sevdiğim Pride&Prejudice'te Elizabeth Bennet.
En nefret ettiğim ise Robyn Sisman'ın Sadece Arkadaşız adlı kitabında Tasha karakteri.

9.Sence "bir kitap okudum hayatım değişti " diyebilmem için hangi kitabı okumalıyım?
Tanrı İle Sohbet serisini!

10.Özellikle takip ettiğiniz bir tür var mıdır?
Şiir hariç hemen hemen her türü severek okurum.

11.Okuduğunuz kitapların seçiminde etkili olan nedir?
Öncelikle yazarı, sonra konusu ve kapağı.

12.Kitaplığınızda kaç kitabınız var?
200-250 arası sanırım!

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Tanrı İle Sohbet 1













Sıradışı bir kitap Tanrı İle Sohbet .Ben sevgili arkadaşım Deniz'in tavsiyesiyle okudum (zaten okumam için o verdi bana) ve çok etkilendim.Gerçekten insanı çok düşündüren ve sarsan bir kitap.

Uzun zamandır okumak istiyordum ama ancak fırsat bulabildim.Aslında 4 kitaptan oluşuyor bu Tanrı İle Sohbet serisi.Naele Donald Walsch tarafından yazılmış, Nil Gün tarafından da Türkçe'ye çevrilmiş.

O kadar etkileyici bir kitap ki, okurken devamlı notlar aldım ve tekrar tekrar okudum bazı yerleri.İnsanı yoruyor gerçekten.Bence mutlaka okunmalı ama herkes sindiremeyebilir, zor bir kitap.

Kitaptan aldığım bazı notlar da şöyle:

-Kendi yaptıklarınızı değiştirmek, başkalarının yaptıklarını değiştirmekten çok daha kolaydır.

-Her duanız daima yanıtlanır, yeter ki içinizde olanı netlikle hissedin.Hissediş, duanıza aldığınız yanıttır.

-İnsanlar sevdikleri şeyi yok etmeye, daha sonra da yok ettikleri şeyi yeniden sevmeye ve değer vermeye meraklıdırlar.

-Kuralları kendiniz koyuyorsunuz.Ve ne kadar iyi olduğunuza siz karar veriyorsunuz.Kim ve Ne olduğunuza karar veren sizsiniz ve -Kim olmak istediğinize de.Ne yaptığınızı gerçekten değerlendirebilecek tek kişi sizsiniz.

-Dış dünyanı sessizleştir ki, iç dünyanı işitebilsin.

-Korktuğunuz şey, sizi kontrol altına alacaktır.Korku, mıknatıs gibi korktuğunuz şeyi size çekecektir.

-Yasalar çok basit:
1.Düşünce yaratıcıdır.
2.Korku, benzer enerjiyi çeker.
3.Sevgi her şeydir.

-Hayatının rayına oturması için önce düşüncelerinde netleş.Ne olmak, yapmak ve sahip olmak istediğini düşün.İyicenetleştiğinde başka bir şey düşünme.Başka olasılıkları hayal etme.
Zihinsel yapıdan olumsuz düşünceleri temizle.Karamsar olmayı bırak.Şüphelere yer verme.Korkularını yen.Yaratıcı düşünceni zihninde tutmak için disiplin geliştir.
Düşüncelerin netleştikçe ve süreklilik kazandıkça, onları gerçeğin olarak ifade et.Yükses sesle söyle.Yaratıcı gücü yönlendir, emir ver."Ben" sözü en güçlü yaratıcı söylemdir."Ben" dedikten sonra eklediğiniz herşeyi evren size getirir.Bu deneyimleri size getirecek hareketi başlatır.

-Düşüncelerinizi kontrol etmenin birinci basamağı:
Ne düşündüğün üzerinde düşün.Kendini olumsuz düşünürken yakaladığında, yeniden düşün.Kendinin zor durumda olduğunu düşündüğünde, bunun hiçbir işe yaramadığını düşündüğünde, yeniden düşün.Dünyanın olumsuzluklarla dolu kötü bir yer olduğunu düşünüyorsan, yeniden düşün.Hayatının kördüğüm olduğunu, asla düzene girmeyeceğini düşünüyorsan, yeniden düşün.Bunu yapmak için kendini eğitebilirsin.

-Tanrı'ya yüreğinin yoluyla ulaşabilirsin, zihinsel yolculukla değil.

-Gerçek usta, en çok öğrencileri olan değil, en çok usta yaratandır.
Gerçek lider, en çok takipçisi olan değil, en çok lider yaratandır.
Gerçek kral, en çok tebaası olan değil, en çok kişiye kraliyet yolunu açandır.
Gerçek öğretmen, en çok bilgiye sahip olan değil, başkalarını da en çok bilgilendirendir.
Gerçek tanrı, en çok kulları olan değil, en çok kişiye tanrısal olmaları için hizmet edendir.
Bu Tanrı'nın amacı ve yüceliğidir.Tanrı'nın kulları yoktur.O ulaşılamaz değildir ama kaçınılmaz olandır.

-Ebeveyn, eş, dost olarak sevginizi yapışkan kılmayın.Önce mıknatıs gibi çeken, sonra da varolmak için size yapışmaları gerektiğine inananları iten güç olun.Yapışkanlıktan (bağımlılık) daha zararlı bir "gerçek" yoktur.

-Hayatın daima, düşüncelerinin sonucudur.

-İlişkinin amacı, hangi parçanızın kendisini göstermesinden haz duyacağınıza karar vermektir, başka birinin bir parçasına esir olmak ve tutmak değil.

-Özel biri hayatınıza girdiğinde artık kendinizi tamamlanmış hissettiğinizi söylemek romantiktir.Fakat ilişkinin amacı, birinin sizi tamamlaması değil, biriyle kendi bütünlüğünüzü paylaşmaktır.

-Gerçek Ustalar, yaşamı kazanmaya çalışmak yerine, yaşamı yaratmayı seçenlerdir.

20 Mayıs 2010 Perşembe

Sweet Blog Ödülüm










Canım arkadaşım Meltem'in Dünyası bana bu ödülü layık görmüş!Çok mutlu etti beni!Kendisi de en az bu ödül kadar tatlı arkadaşım Meltem'e çok teşekkür ediyorum!

Ödülün kuralları da var tabii:

Bu ödülü 10 tatlı bloggera gönderin.
Bu ödülle ilgili bir post yazın, fotoyu ve ödülü göndereni yayınlayın.
Ödülü blogunuza koyun.
Ödüllendirdiğiniz 10 kişiyi yorumla bilgilendirin.


Ben bu ödülü isteyen herkese gönderiyorum arkadaşlar!

11 Mayıs 2010 Salı

These Days...
















Son günlerde ben...

*Yazın gelmesini hiç ama hiç istemiyorum!

*Boğazım ağrıdığı için yutkunmakta bile zorlanıyorum.

*İşte çok yoruluyorum.Dünyanın her yerinden gelen insanları ağırlamak ne zormuş!

*Yazın o daha da kavurucu günleri gelmeden birkaç kilo vermek istiyorum ama bu konuda hiç çaba göstermiyorum!

*Her geçen gün daha çok kitap okumak istiyorum.Elimdekini bitirmeden başka kitaplara saldırmamak için kendimi zor tutuyorum:))

*Sabahları çok zor uyanıyorum ve yataktan kalkmak istemiyorum!


Yazarın Notu:Ben de modaya uyup "son günlerde" post'u yazmak istedim.Zevkli oluyormuş, arada bir deneyeceğim.Bu post'a These Days adını verme sebebim ise, Bon Jovi'nin bu şarkısına bayılmamdır!

7 Mayıs 2010 Cuma

Bir zamanlar mektup vardı...











Hiç mektup yazdınız mı?

Peki mektup arkadaşınız var mıydı?

Mektuplaşmak ne kadar da güzeldi hatırlar mısınız?

Ben çok iyi hatırlıyorum.Kendimi bildim bileli mektup yazmayı ve mektup almayı çok sevmişimdir.Özellikle üniversite yıllarımda arkadaşlarıma sık sık mektup yazardım.Ayrıca yurt dışında da birçok mektup arkadaşım vardı.Mısır'dan, Avusturalya'dan, Hong Kong'dan, Japonya'dan...Çok severdim cicili bicili mektup kağıtları ve zarflar almayı, renk renk kalemlerle o mektup kağıtlarına yazmayı ve binbir heyecanla mektubu postalamayı!Sonra da başka bir heyecan başlardı.Mektuba cevap gelmesini beklemek...Her gün posta kutusuna bakardım, üstelik de sabah akşam:)Ve gün gelir posta kutusunda o şirin zarfı görürdüm ve dünyalar benim olurdu!İnanın açıp okumaya kıyamazdım mektubu!Zarfı açıp okumaya başladıktan sonra da, hiç bitmesin isterdim!Tekrar tekrar, neredeyse ezberleyene dek okurdum.Her mektup ayrı bir sevinç, ayrı bir heyecandı...Bu mektuplar sayesinde yeni insanlar ve yeni kültürlerle de tanışıyordum.

Ama gün geldi evlerimize önce bilgisayar, sonra da internet girdi.Ve mektuplaşma yavaş yavaş unutulur oldu!Artık bilgisayarımız açıp kilometrelerce uzaklıktaki arkadaşlarımıza, sevdiklerimize e-mail gönderir olduk, hatta gün geldi onlarla sohbet eder, onları görür bile olduk!
Ben çok direndim mektuplaşmayı sürdürmeye!Hem e-mail yazdım hem de güzel kağıtlara mektuplar...Ama zamanla artık mektup yazmaya vakit ayıramaz oldum.Arada sırada yine bazı arkadaşlarıma yazıyorum, onlar da bana yazıyor ama eskisi gibi düzenli değil malesef!

Çok güzeldi o zamanlar...Keşke hala mektup yazıp birbirimize postalasak ve sadece bu şekilde haberleşsek!

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Evlilik Aşkı Öldürür mü?















Bu aralar birkaç kitabı birarada okumaya çalşıyorum.Aslında hiç yapmadığım, daha doğrusu yapamadığım bir şey bu.Önceleri denemiştim ama hep bir kitap daha ağır basmıştı, diğerlerini bırakıp ona yönelmiştim.Ama şu anda elimde o kadar çok kitap birikti ki, en azından iki kitabı aynı anda okuyayım dedim.Tanrı İle Sohbet 1'i okurken, İlkim Öz'ün Evlilik Aşkı Öldürür mü? adlı kitabına da başladım.120 sayfalık, kolay okunan bir kitap.Ben 1 haftada bitirdim ama bir gecede de okunabilir aslında.

İlkim Öz, benim sevdiğim ve yazılarını takip etmeye çalıştığım bir psikolog.Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nü bitirdikten sonra, çeşitli hastanelerin psikiyatri kliniklerinde klinik psikolog olarak görev almış.Çocuk, aile ve eşlerle ilgili çalışmalarından dolayı Türkiye'nin pek çok yerinde konferans ve söyleşiler düzenlemiş, tv ve radyo programlarında görüşleri alınmış.Halen kendisine ait psikolojik danışma merkezinde psikolog ve aile terapisti olarak bireysel psikoterapi, aile danışmanlığı, evlilik terapileri, gençlerle ve çocuklarla psikoterapi çalışmalarını sürdüren İlkim Öz, birçok kitaba da imzasını atmış.Bunlardan bazıları:
-Terapide Beş Soluk
-Çocuk ve İletişim
-Ben Kimim?
-Üç Kadın Üç Mektup Üç Evlilik
-Kadınlar Neden Evlenir?
-Erkekler Neden Evlenir?

Bu kitabında da çok tartışılan bir konuyu ele almış İlkim Öz:Evlilik Aşkı Öldürür mü?

Kitapta önce aşkın tanımından başlanmış, sonra aşkın hangi kişilik yapılarında nasıl beslendiği, neden öldüğü, evliliğin neyle beslendiği ve evliliğin aşkı öldürüp öldürmediği gibi konulara değinilmiş.Benim kitaptan anladığım, evliliğin aşkı öldürmediği, çiftlerin aşkı öldürdüğü.Yani, kitapta da yazdığı gibi evlilik aşkı öldürmez, aşk evliliğin içinde yitip gider.Eğer siz, nasıl olsa evlendim, artık ne aşkı meşki derseniz, herşey bir kenara bırakıp eşinize hiç ilgi göstermezseniz, o evlilikte ne aşk kalır ne de sevgi!

Kitabın arka kapak yazısı da şöyle:
"Binlerce yıldır insanoğlunun cevabını aradığı soruyu gündeme getiren bu kitapta İlkim Öz, eşsiz üslubu ile evliliği ve aşkı ele alıyor.
Ne oluyor da birbiri için bir zamanlar çılgına dönen çiftler, zamanla kedi köpek gibi kavga etmeye başlıyor?El ele, diz dize, göz göze başlayan aşklar neden evlendikten sonra aynı sihrini koruyamıyor?Aşk, yeni doğmuş bir bebek gibi saf ve temizken, neden çirkinleşiyor, ölüyor ve cenazesi onu doğuranlar tarafından acımasızca kaldırılıyor?
Birbirinin tırnağına zarar gelmemesi için canlarını bile vereceklerini söyleyen sevgililer nasıl oluyor da, gün geliyor evlilikte birbirlerine ağızlarına alınmayacak hakaretler, küfürler edebiliyorlar ve hatta birbirlerini tartaklayıp, el kaldırabiliyor?
Olağanüstü güzelliklere sahip bu duygu yani aşk, evlilikte ne oluyor da yitip gidiveriyor?
Kadınların ve erkeklerin aşkı nasıl yaşadıkları, evli çiftlerin aşkı nasıl canlı tuttuklarını ya da nasıl katlettiklerini, evliliğin mi aşkı öldürdüğünü yoksa insanın evlendikten sonra aşka artık zaman ayırmamasının mı aşkın katili olduğunu bu kitabın sayfalarında bulacaksınız."

Bence çiftlerin her ikisinin de okuması gereken bir kitap.