24 Aralık 2010 Cuma

Sultanın Sırrı (mı?)



















Dün akşam gittik Sultanın Sırrı filmine.Ne zamandır tv'de reklamlarını ve haberlerini izliyordum, ilgimi çekmişti açıkçası.Hem tarihle ilgili bir film olduğundan, hem de İstanbul'daki dehlizlerde çekilmiş olduğundan merak ettim ve sonunda eşimle gidip izleyebildik.Peki nasıldı dersiniz?Tam bir fiyasko!Hiç umduğumu bulamadım!

Bir kere filmin konusu kopuk kopuk!Bir konu oluşturmaya çalışmışlar ama daldan dala atlıyorlar hep!Kurguyu yaratmka için çok kasmışlar bence kendilerini.
İki tane Amerikalı ve iki tane Türk dünyadaki bütün sorunları hallettiler maşallah!İki saate o kadar çok şey sığdırmaya çalışmışlar ki hepsi havada kalmış!
Tarihi açıdan da hiç beğenmedim.Sultan II.Abdülhamid herhalde o sandığı yaptığına yapacağına pişman olurdu filmi izleseydi!
Hele filmin sonu tam bir fiyasko!İki cümle yazmışlar ekrana:"Sultan o sandığı boşuna yapmamışmış!"Hadi ya!Cidden mi?
Ayrıca koskoca Topkapı Sarayı'nın sonradan müdiresi olan hanımefendi oldukça hafifmeşrep!Hiç yakışmamış bence!

Kısacası ben hiç tavsiye etmem ama tabii herkes izleyip izlememekte özgür!

22 Aralık 2010 Çarşamba

Yine kitap aldım!














Bugün işte son günümdü!Ne demek bu?Yani son iş günümdü!3 gün iznim kalmıştı, cuma-cumartesi ve pazar için izin aldım.Sonraki hafta da zaten doğum iznim başlıyor!
Yani artık doğum iznine girmiş bulunuyorum efem!Uzun bir müddet iş dünyasından uzak kalacağım.(Bakalım özleyecek miyim?)

Artık iyice ağırlaştım diyebilirim.Bu "ağırlaşmak" teriminden de hoşlanmıyorum aslında ama benim durumumu tarif ettiği için kullanıyorum mecburen!Artık sabahları işe yürürken çok zorlanıyordum.Evde bile çok fazla iş yapamıyorum, hemen yoruluveriyorum!Bazen yemek bile yapmak gelmiyor içimden!Bakalım daha ilerleyen günlerde nasıl olacağım?

Doktorumun doğum için en son verdiği tarih 19 Ocak idi.Ama artık bundan sonra belli olur yavaş yavaş sanırım doğumun tarihi.Bebeğin dönüp dönmediği, kilosu, durumu vs. önemli.Yarın yine kontrolümüz var, bakalım nasıl olmuş benim oğlum!!

Malum artık evde olacağım, doğuma kadar da yaklaşık 1 ayım var, bu nedenle çok kitap okumayı umuyorum!İnşallah yapabilirim çünkü bebiş doğduktan sonra eminim elime kitap alma fırsatım olmayacak!(Ben olanakları zorlayacağım ama:)) O nedenle bugün iş çıkışı kitapçıya şöyle bir uğrayayım dedim ve tabii elimde kitaplarla kendimi kasada buluverdim!Üç tane kitap aldım.Yankı Yazgan'ın Söz Uçmuş Yazı Kalmış, Ayfer Tunç'un Yeşil Peri Gecesi ve Nevşah Fidan'ın Nefes adlı kitapları kitaplığımdaki yerini aldı bile!Şimdi iş önce hangisini okumaya başlayacağıma karar vermeye kaldı:)

19 Aralık 2010 Pazar

Platon Bir Gün...


















İyi ki alıp okumuşum dediğim kitaplardan biri daha...

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer.Ne uzun bir ismi var değil mi?Yazarları da Thomas Cathcart ve Daniel Klein.Aylak Kitap yayınevi'nden çıkan bu kitap oldukça eğlenceli.

Kitap felsefe üzerine.Şimdi diyeceksiniz ki, felsefe üzerine olan bir kitap ne kadar eğlenceli olabilir.Olur olur!Kitabın iddiası da bu zaten!Üzerinde şöyle yazıyor:"Felsefeyi mizah yoluyla anlamak."Adeta bizlere felsefeyi sevdirerek öğretmek için yazılmış.İçinde 10 tane konu başlığı var.Bunlar; metafizik, mantık, epistemoloji, etik, din felsefesi, varoluşçuluk, dil felsefesi, toplum ve siyaset felsefesi, görelilik ve metafelsefe.Bu konular basit bir şekilde anlatılıp çeşitli fıkralarla (evet fıkralarla) zenginleştirilmiş.Bu nedenle okurken hiç sıkılmıyor, aksine hep bir tebessümle okumaya devam ediyorsunuz kitabı.Ben çok sevdim, size de tavsiye ederim.

Kitabın arka kapak yazısı şöyle:

"Dikkat!İçeride felsefespri var!
Felsefe mi?Felsefeyi anlamak için büyük bir dehanın zekasına ve peygamber sabrına sahip olmak gerekir.Bu doğru değil!Bu komik, ele avuca sığmaz, çok yönlü ve zengin içerikli kitap bu efsaneyi yerle bir ediyor.Kendinizi olağanüstü eğlenceli bir felsefe dersinin içinde bulacaksınız.Felsefi kavramların esprilerle nasıl aydınlatılabileceğini, mizahın da aslında büyüleyici bir felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz.Ama bir dakika...Bu iki kavrayış yolu, yani felsefe ile espri aynı şey mi yoksa?Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve etkisiyle felsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanmaz mı?İkisi de aynı şekilde aklımızı gıdıklamaz mı?Şey, biraz düşünüp sonra söylesek?"

7 Aralık 2010 Salı

Üç kitap birden!

Bu aralar iki kitabı aynı anda okumaya çalışıyorum.Birini iş yerimde diğerini de evde.Genellikle de bir kitap bebek bakımı ile ilgili oluyor, diğeri ise başka tarzda.Bu sistemi oturtmaya çalışıyorum ki, elimdeki bir sürü kitabı biraz daha çabuk bitirebileyim:)

En son okuduğum üç kitaptan bahsetmek istiyorum.İkisi bebek bakımı, birisi ise düzgün Türkçe konuşma üzerine.Üçünü aynı anda okumadım tabii!Daha o seviyeye gelemedim malesef!













İlk kitap Adem Güneş'in Annelik Sanatı adlı kitabı.Bu kitabı Sevgili Meltem'in blogunda görmüş ve not almıştım.Eh hamile olunca da aldım ve okudum.Yazarı Adem Güneş pedagog olduğu için, kitapta verilen bilgiler de oldukça faydalı.Dört bölüme ayrılmış kitap:
Birinci bölüm:Anneler Neden Annelik Yapamaz?
İkinci Bölüm:Annenin Çocuğunu Tanıma Süreci
Üçüncü Bölüm:Aile İçindeki Rol Karmaşası ve Çocuğun Anne Baba İhtiyacı
Dördüncü Bölüm:Çocuk Terbiyesinde Nelere Dikkat Edilmeli?
Kitapta hep annelerden bahsediliyor, anneler şöyle yapmalı, şöyle davranmalı, şunları asla yapmamalı gibi...Bu da beni ilk başta biraz sinir etti açıkçası.Neden hep annelere yüklenmiş, babalar ne güne duruyor diye düşündüm ama sonradan da kendi kendime dedim ki, Canan bu kitabın adı Annelik Sanatı, tabii ki annelerin yapması gerekenleri anlatacak.
Kısacası faydalı bir kitap, okunmalı bence anneler tarafından.

















İkinci kitap spiker Rüştü Erata tarafından yazılmış Türkçe Konuşmanın Püf Noktaları adlı kitabı.Bu kitabı uzun zamandır merak ediyor, okumak istiyordum.Türkçe'yi düzgün kullanmakla ilgili kitapları genelde çok severek okuyorum, bu kitap da onlardan biri oldu.Bir kere çok eğlenceli anlatımı var, verilen örnekler çok güzel.Ayrıca da oldukça detaylı anlatılmış, sanki bri ders kitabı niteliği taşıyor.Kitabın en arkasında bulunan Söyleyiş Kaynağı adlı bölüm özellikle çok faydalı.Bu tarz bir kitap okumak isterseniz bence mutlaka bu kitabı tercih etmelisiniz.

















Son kitap ise yine annelik ve bebek bakımı ile ilgili.İnternetten ve televizyondan sık sık takip etmeye çalşıtığım doğum ve bebek hemşiresi Ayşe Öner'in yazdığı Hamilelik, Doğum ve Bebek Bakım Kitabı.Bence her anne okumalı bu kitabı.Çok güzel bir kaynak.Oldukça da geniş bir yelpazesi var, hamilelik döneminden başlıyor, bebek odası hazırlığına, doğumdan bebek bakımına kadar tüm konulara değiniyor.Dediğim gibi her annenin elinin altında olması gereken bir kitap.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Yeni bir mim,yine bir mim!












Sevgili Medanşeri tarafından mimlendim bu kez de!Mimin konusu aşk!
"Size göre aşk nedir?Bir ilişkiden neler beklersiniz?"

Bence aşk gelip geçici bir duygudur.İnsan her an herkese aşık olabilir.Bu çok sıradan bir şeydir.Ama insan aşık olunca hayatın durduğunu, artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünür.Hani hep derler ya, midemde kelebekler uçuşuyor diye...İşte böyle sıradışı şeyler olacak zanneder kişi.Ancak bu duygu gün gelir bitiverir!Sanki hiç bir şey hissetmemeye başlar insan.İşte aşk böyle gelip geçici bir duygudur.
Bir de şöyle bir durum var.Bir kişiye aşık olduğunuzu hissedersiniz, ama bu duygu o kadar güçlüdür ki gün geçtikçe sağlamlaşır, artarak devam eder.İşte bu duygunun adı "sevgi"dir.İnsanlar bunu da bazen aşk zannedebilir, ama sevgi asla aşkla kıyaslanamaz bence!

Benim bir ilişkiden beklentilerim oldukça az.Karşımdaki insan beni sevsin ve değer versin, işte bu bana yeter!

Şimdi ben bu mimi
Sevgili Thalassapolis'e
Sevgili Pudra Tozu'na
ve
Sevgili Nazo'ya gönderiyorum.

30 Kasım 2010 Salı

Karpuz - Marian Keyes


















Geçenlerde okuyup bitirdiğim bir roman Karpuz.Gerçi ismiyle ne alakası var, ben pek anlayamadım ama, yine de eğlenceli bir kitaptı.


Tipik bir chick-lit romanı Karpuz.Yazarı da zaten chick-lit kraliçelerinden Marian Keyes.Ben şahsen kendisini çok beğenirim.Bu kitabını da severek okudum.Eğer eğlenceli birşeyler okumak istiyorsanız, bu kitabı tavsiye ederim.


Kitabın konusu şöyle: Evli ve iyi bir hayata sahip olan Claire aynı zamanda da hamiledir ve bir kız bebek beklemektedir.Ama kızının doğumuyla hayatı bir anda alt üst olur.Kızını doğurduğu gün, kocası tarafından da terk edilir ve mecburen gidip ailesinin yanına Dublin'e yerleşir.Orada kendisini toparlayıp yavaş yavaş yeni bir hayat kurmaya başlar, hatta bir de erkek arkadaş bulur.Ama ilerleyen günlerde kocası tekrar kendisine dönmek ister ve bu da Claire'in kafasının tekrar karışmasına yeter de artar bile!


Benim de hamilelik dönemime denk gelmesi tesadüf oldu kitabın.Okudukça Claire'in kocasına çok sinirlendim tabii:)


Kitabın tanıtım yazısı ise şöyle:

"Dört gözle beklediğiniz bebeğiniz, kusursuzluğuyla övündüğünüz hayatınızı darmaduman edecek bir olayın habercisiyse?

Claire hayatı boyunca hayalini kurduğu her şeye sahip.

Taptığı bir koca, harika bir ev, iyi bir iş vs.Derken günün birinde -ki ilk bebeklerinin doğumuna denk düşen bir dönemdi bu- hiç beklemediği, savunmasız bir anında kocası James tarafından terk ediliyor.Claire, yeni doğmuş kızı, kırık kalbi ve aynada bakmaya güç bela cesaret edebildiği doğum sonrası vücuduyla bir başına kalıyor.

Çaresizlik hali tarafından işgal edilen Claire, Dublin'e, memleketine dönmeye karar veriyor.Tuhaf olarak tanımlanabilecek ailesinin sevgi dolu kanatlarının altına sığınarak iyileşiyor.Hatta o kadar iyileşiyor ki, James yeniden hayatına girmeye kalkıştığında, hiç beklemediği bir sürprizle karşılaşıyor."


"Sıradışı, ayıltıcı ve elbette sürükleyici bir roman."

-Mademoiselle


"Eksantrik bir romantik komedi...Baştan sonra espriyle kuşatılmış."

-New York Times Book Review


"Keyes, İrlanda Kurgu Kraliçesi unvanını sahiplenerek Binchy'nin tacını elinden alıyor."

-Irish Independent


"Marian Keyes'e chick-lit romanların kraliçesi demek hafif kaçar."

-Heat

12 Kasım 2010 Cuma

İki dosttan bir mim!


















Geçtiğimiz günlerde Sevgili Nazo ve Seyhan bana, tam da bana uygun bir mim yolladılar.Mimin konusu şöyle:

Kitaplığınızın karşısına geçin.Gözlerinizi kapatın.Derin bir nefes alın.Elinizi kitapların üzerinde gezdirin ve birini seçin.Şimdi gözlerinizi açın.Bir kitap seçmiş durumdasınız.O kitabı satın aldığınız, ya da hediye gelmiş de olabilir, anı hatırlamaya çalışın.İlk kez okuduğunuzda neler düşünmüştünüz, hatırlayın.Şimdi sayfaları şöyle hızlıca bir dolanın ki, kitabın kokusu burnunuza gelsin.Evet, ne güzel bir koku bu!55.sayfayı bulun.Sayfayı tekrar okuyun.Sayfadan bir paragraf seçin ve mim konusu olarak bunu blogunuza yazın.Daha sonra siz de 3 arkadaşınıza cevaplaması için gönderin.

Benim seçtiğim kitap İpek Ongun'un Bir Genç Kızın Gizli Defteri serisinin 6.kitabı Şimdi Düğün Zamanı.
Aldığım zamanı net olarak hatırlamasam da fikir yürüterek şöyle bir sonuca vardım.Kitabın içine tarih yazmışım, 2004 yılı, yani evli değildim ve büyük ihtimalle Ankara'daydım.Ankara'da olduğuma göre kitabı Dost Kitabevi'nden almışımdır.Zaten İpek Ongun'un tüm kitaplarını dört gözle bekleyip aldığım için bu kitabı da yine çıkar çıkmaz aldım diye hatırlıyorum.

55. sayfadan bir paragraf da şöyle:
"Dedem, söz istercesine parmağını havaya kaldırarak, 'Tamam işte' dedi.'Benim de söylemek istediğim buydu.Damat adayı sayılabilir ama henüz damadımız değil.'
Bu sözleri huzursuz bir sessizlik izledi.Murat Enişte'nin yüzünde eğlendiğini belirten hafif bir gülümseme vardı.Tabii onun tuzu kuru...Böyle bir sahneyi eğlenceli bulabilir.Öte yandan, yan yan Oktay'a bakmakta olandefne Teyze'nin gözleirndeyse kuşku dolu pırıltılar yanıp sönmekteydi."

Ben de bu mimi Sevgili Filiz'e, İki Deli Kadın Pınar'a ve Medanşeri'ye gönderiyorum.