9 Ekim 2012 Salı

Zeynep Cemali Edebiyat Günü


Okumayı sevdirmenin yolu,


iyi öğretmenler ve sanat öğretimidir!


Çocuk ve gençlik edebiyatının tamgünlük uzmanlık konferansı

Zeynep Cemali Edebiyat Günü’nün ikincisi 6 Ekim’de,


Kadir Has Üniversitesi’nde 237 kişilik katılımla gerçekleşti.

Günışığı Kitaplığı’nın düzenlediği, edebiyat, eğitim ve yayıncılık dünyasının önemli isimlerinin konuşmacı olduğu konferansı, edebiyatımızın genç kalemi, yazar, şair Onur Caymaz yönetti.


Son yıllarda yayıncılığımızın gülen yüzü olan çocuk ve gençlik edebiyatının gelişmesi için Günışığı Kitaplığı tarafından başlatılan uzmanlık konferansı Zeynep Cemali Edebiyat Günü, bu yıl ikinci kez düzenlendi. Edebiyat ustaları, yazarlar, yayıncılar, çevirmenler, akademisyenler, illüstratörler, grafikerler ve edebiyat sever eğitimcilerin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarından, kütüphanelerden ve basından yetkililerin katıldığı konferans, yurt çapında düzenlenen Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın 2012 Ödül Töreni’yle son buldu.


Konferansın fuayesinde, kısa süre önce aramızdan ayrılan değerli yazar, şair Bilgin Adalı için de bir köşe ayrılmıştı. Kitaplarının yanı sıra açılan anı defteri de güne anlam kattı. Açılışta, Günışığı Kitaplığı adına katılımcıları selamlayan Mine Soysal, Zeynep Cemali’nin adıyla simgeledikleri çocuk ve gençlik edebiyatı alanını, hem yayıncılığın hem okuma kültürünün temellerini sağlamlaştıran güçlü bir yapı haline getirmek için çalıştıklarını vurguladı ve gelenekselleşmesi için çaba gösterdikleri konferansı, “Çocukların gelecek yaşamlarına serpilecek altın tozunu üretenlerin günü” olarak tanımladı.


Konferansın açış konuşmasını, çocuk edebiyatının çok yönlü “abisi” Yalvaç Ural yaptı. Sokrates’in “lüksü seven, evlerinin efendisine dönüşmüş, büyüklere saygısı olmayan” çocuk tanımından yola çıkan Ural, klişelerle nasıl tıkandığımızı hatırlattı; çocukların hızla değiştiğini, yetişkinlerinse onlara uyum sağlayacağına, onları kendilerine göre biçimlendirmeye çalıştığını söyledi. Edebiyat kaygısının gençlerin meselesi olmadığını, kusurun her şeyden önce yayınevlerine ait olduğunu belirten Ural, çocuk odalarının “kötü kahramanlar mezarlığı”na döndüğünü söyledi. Ural, ebeveynlerin de eğitimcilerin de çocuklara ulaştırdıkları içerikler konusunda iyi seçki yapmaktan uzak olduklarını, çünkü kendilerinin de yeterli okuma yapmadıklarını, içerik bilgisine sahip olmadıklarını vurguladı.


Edebiyat eleştirisi ve yayıncılık üzerine yazan en üretken kalemlerden, yazar ve eleştirmen Semih Gümüş, “Edebiyat cephesi ve yaratıcı yazarlık” başlıklı konuşmasında, edebiyatın ulaşabileceğimizden fazla, sayısız yaşamı bir arada, sonsuz bir zenginlik içinde sunduğunu söylerken, kitapların kitaplardan, yazarların yazarlardan çıktığını hatırlattı. Edebiyatın gerçeği, gündelik yaşamlarımızda hiç bakmadığımız şekilde gösterebildiğini vurguladı. Devamlı değişen edebiyata rağmen, ders kitaplarının oldukları yerde saydığını, ancak hayal gücünü serbest bırakan bir edebiyat anlayışını taşıyan derslerin işlevsel olabileceğini; burada da görevin en başta okullarda olduğunun altını çizen Gümüş konuşmasını, Jorge Luis Borges’nin “Edebiyat, gündüz rüyasıdır,” deyişiyle noktaladı.


Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Zekeriya Kaya, “Türkçe sorunları ve ders kitaplarımız” başlıklı sunumunda, çocukların birer okur ve edebiyat sever olmalarında, Türkçe derslerinin birincil sorumluluğuna, ders kitaplarının can alıcı önemine değindi. Çocuğun dil, duygu ve düş evrenine uygun metinleri barındıran ders kitaplarına acil ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Kaya, ders kitaplarından, kavramların içini boşaltan yanlış kullanımlar, anlam hataları ve anlatım bozuklukları gibi pek çok örnek verdi.


Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Kenan Kocatürk, “Dijital haklardan FATİH Projesi’ne yayıncılık sektöründe yeni gelişmeler” başlıklı konuşmasında önemli sayısal bilgiler paylaştı. Türkiye’nin, yılda yayımladığı ortalama 40 bin yeni başlıkla, 100 milyar dolara ulaşan dünya yayıncılık pazarının 1.5 milyar dolarlık kısmını oluşturduğunu söyleyen Kocatürk, 2011’de Türkiye’de 180 milyon kitap basıldığını belirtti. Dijital haklar konusunda Yayıncılar Meslek Birliği’nin çalıştığı şeffaflığı amaçlayan modelden söz eden Kocatürk, FATİH Projesi kapsamında 16 milyon öğrencinin söz konusu olduğu pazar için, büyük teknoloji firmalarının, yayıncıların ve lobilerin, MEB’in kapısına dayandıklarını söyledi.


Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Direktörü Prof. Dr. Üstün Ergüder “4+4+4 okuma kültürümüzü geliştirmek için bir fırsat olabilir mi?” başlıklı konuşmasında 4+4+4’ün bir eğitim içeriğinden çok, siyasi bir rövanşı andırdığından ve olumsuz sonuçlarını asıl Anadolu’da ve varoş okullarında göstereceğinden söz etti. Çocuklarımızın okulu da, okumayı da sevmediğini belirten Ergüder, iyi öğretmenlerle ve sanat öğretimi yoluyla bu sevginin kazanılabileceğini, farklı eğitim sistemlerini örnekleyerek vurguladı. Okullarımızda sanata ve spora ayrılan saat sayısının, uluslararası ortalamanın neredeyse yarısı olduğunu söyledikten sonra, seçmeli ders konusuna ve artmasının önemine değinerek, kayaya vuran dalga gibi yılmadan sistemi iyileştirmeye çalışmak gerektiğine dikkati çekti.


Yazarlar Behçet Çelik ve Aslı Tohumcu’nun konuşmacı olduğu “Gençlik edebiyatı bizde de yazılabilir mi, yoksa zaten yazılıyor mu?” başlıklı paneli, yazar ve köşeyazarı Müge İplikçi yönetti. Kanonlaşmış bir yazım kılavuzumuzun olamadığını hatırlatan Behçet Çelik, ilkgençlik yıllarında okuduğu pek çok kitap arasında en unutumadıklarının genç kahramanlarla kurgulananlar olduğunu, genç okur için bunun önemini vurguladı. “Gençliği özne olarak alan edebiyat” tanımını yapan Aslı Tohumcu, Türkiye’de bu alanın henüz olgunlaşmadığını; dergilerde çocuk, gençlik ve edebiyat üzerine yazma eğiliminin azlığına değindi. İplikçi’nin “Edebiyat, gençliği güruhlaştırmaktan kurtarıp, birey olmaya çekebilir mi?” sorusunu Tohumcu, ebeveyn, öğretmen ve devlet buna izin vermedikçe, tek başına edebiyatla bunu çözmenin zorluğuyla cevaplarken; Çelik, isyankârlık edebiyatıyla gençlik ruhunun birbirine benzediğini, birbiriyle uyuştuğunu söyledi.


Günün son konuşmacısı, “Edebiyattan yaşama süzülen öyküler” başlıklı konuşmasıyla, çağdaş edebiyatımızın en önemli temsilcilerinden Selim İleri’ydi. Behçet Necatigil’in Kitaplarda Ölmek adlı şiirini okuyan yazar, yazarların hiçbir zaman siyasetçiler kadar kötülük yapamayacaklarını ifade etti. Medyanın ve haberlerin, yani salt gerçeğin yalnızca olayların görünen yüzüyle ilgilendiğini, ama ona giden yolu, arkasında yatan dramı anlatamadığını, bunu ancak edebiyatın, sinemanın, tiyatronun yapabileceğini söyledi. Edebiyatın insan hayatındaki kalıcılığına değinen İleri konuşmasını, şu korkunç iletişimsizlik döneminde sanata ve edebiyata özellikle ihtiyaç duyduğumuzu belirterek sonlandırdı.


Zeynep Cemali Edebiyat Günü, Zeynep Cemali Öykü Yarışması 2012’nin Ödül Töreni’yle sona erdi. Günışığı Kitaplığı Yayın Yönetmeni Dr. Müren Beykan, ülkenin hemen her köşesinden öğrencilerin katıldığı yarışmaya İstanbul’dan 60’ın üstünde; Ankara’dan ve İzmir’den de yaklaşık 30’ar öykü geldiğini belirtti. Beykan, bu yıl Günışığı Kitaplığı’na ulaşan 170 dolayında öykünün üçte ikisinin özel okullardan geldiğini, yalnızca dörtte birini erkek öğrencilerin yazdığını ve en çok 6. sınıfların, en az SBS yorgunluğu içindeki 8. sınıfların katıldığına işaret etti. Törende Müge İplikçi, üçüncü Ceren Kuran’a; Gülten Dayıoğlu, ikinci Bilge Arslan’a; Selim İleri, birinci Beyza Nur Muslu’ya ödüllerini verdi. Konferans, çocukların ödül heyecanıyla taçlanan kokteylle son buldu.





1 yorum:

Adsız dedi ki...

seni bloğuma hediye kazanmaya davet etsem :)