31 Mart 2014 Pazartesi

Günışığı Kitaplığı'nın İlkbahar 2014 Yeni Kitaplar Kataloğu çıktı!



Özgün kitapları ve öncü projeleriyle yayıncılığımızda yeni yollar açan Günışığı Kitaplığı, İlkbahar 2014 Yeni Kitaplar Kataloğu'nu yayımladı.

Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatının yayıncılık sektöründe hak ettiği yeri almasını sağlayan uzman yayınevi Günışığı Kitaplığı, İlkbahar 2014 Yeni Kitaplar Kataloğu'nu yayımladı. Yılın ilk yarısında yayımlanacak 10 yeni kitabın ve yazarlarının tanıtıldığı 32 sayfalık katalog, Türkiye genelinde yaygın olarak dağıtılıyor.

Okurların, öğretmenlerin, kütüphanecilerin, araştırmacı ve eleştirmenlerin kullanımına sunulan katalogda tanıtılan kitaplardan bazıları, Behiç Ak'ın "Tombiş Kitaplar" dizisi için yeni yazıp resimlediği üçüncü kitabı Bizim Tombiş Fiyonk Makarnayı Çok Seviyor; Gülsevin Kıral'ın "Ömer Hepçözer Dedektiflik Bürosu"dizisinin ikinci kitabı Çalınan Kent; İsmet Bertan'ın "Anadolu'da Bir Zamanlar"  koleksiyonunun yedinci kitabı Altın Köle-Uçurumlar Ülkesi Urartu'da; Christine Nöstlinger'in ünlü gençlik klasiği Curcuna Evi; Angela Nanetti'nin büyüleyici gençlik romanı Mistral ve Brigitte Labbe'nin yarattığı "Çıtır Çıtır Felsefe" dizisinin Türkçe'ye çevrilen 25. kitabı İnanmak ve Bilmek.

Yaş gruplarına göre hazırlanan, tema ve sınıf önerilerinin vurgulandığı katalogda kitap tanıtımlarının yanı sıra yayınevinin geliştirdiği öncü projelere de yer veriliyor. Eğitimciler için ücretsiz Eğitimde Edebiyat Seminerleri; edebiyatın ve yayıncılığının önemli başlıklarının tartışıldığı uzmanlık konferansı Zeynep Cemali Edebiyat Günü; Türkiye çapında 6,7,8. sınıf öğrencilerini yazmaya davet eden Zeynep Cemali Öykü Yarışması, kataloğun projeler sayfasında tanıtılıyor. Katalog, yeni kitaplarla genişleyen güncel Sınıf Listeleri ve Fiyat Listesi sayesinde kolaylıkla kullanılıyor. Güncellenen İngilizce dijital kataloğa yayınevinin internet sitesinden ulaşmak mümkün.

İlkbahar 2014 Yeni Kitaplar Kataloğu'nun içeriği

İLK KİTAPLAR Uluslararası üne sahip, karikatürist, yazar Behiç Ak'ın yazıp resimlediği "Tombiş Kitaplar" dizisinin üçüncü kitabı Bizim Tombiş Fiyonk Makarnayı Çok Seviyor, minikleri felsefeye davet ediyor. Çin'in geleneksel kağıt kesme sanatıyla hazırladığı desenlerle büyüleyen Yu Rong'un etkileyici kitabı Bulut Kuş, minik okurları özgürlükler üzerine düşündürüyor.

ÇOCUK KİTAPLAR İzmirli yazar Hacer Kılcıoğlu, On Numara Çocuklar adlı kitabında, romanlarının sevilen kahramanlarını bir araya getirdi. Dedektiflik öyküleriyle sevilen Gülsevin Kıral, "Ömer Hepçözer Dedektiflik Bürosu" dizisinin ikinci kitabı Çalınan Kent'te okuru şaşırtmaya ve kent değerleri üzerine düşündürmeye devam ediyor. Ödüllü yazar Fadime Uslu'nun roman kahramanlarının gizemli dünyasına girdiği Küçük Kahramanlar, yılın ilk ayında raflarda yerini aldı. Brigitte Labbe, dünyada milyonlara ulaşan "Çıtır Çıtır Felsefe" nin 25. kitabı İnanmak ve Bilmek'te insan hayatını biçimlendiren kavramları çocuklarla tartışıyor. Kitapları sinemaya uyarlanan ve büyük bir hayran kitlesi olan Cressida Cowell'ın ünlü kahramanı Korkunç Gıcık III. Hıçkıdık'ın eğlence dolu maceralarını, dizinin beşinci kitabı Ejderha Tehlikesi Nasıl Savuşturulur ile devam ediyor.

GENÇ KİTAPLAR Belgeselci, yazar İsmet Bertan, Anadolu uygarlıklarında eşsiz bir yolculuğa çıkaran koleksiyonu, "Anadolu'da Bir Zamanlar"ın yedinci kitabı Altın Köle'de okuru, Urartu uygarlığına tanıklık etmeye çağırıyor. Saygın edebiyat ödülleri sahibi, öncü yazar Christine Nöstlinger, ünlü gençlik romanı Curcuna Evi'nde geniş bir ailenin yaşamını en genç bireyinin gözünden, eleştiri yüklü mizahi bir dille anlatıyor. İtalyan edebiyatının usta yazarı Angela Nanetti'nin Türkçe'deki ilk gençlik romanı Mistral ise, adada fener bekçisi olan bir ailenin oğlu Mistral'in etkileyici hikayesini anlatıyor.

KÖPRÜ KİTAPLAR Çağdaş Türk edebiyatıyla çocuklar ve gençler arasında köprüler kurmayı amaçlayan Köprü Kitaplar, eleştirmen, yazar Semih Gümüş'ün editörlüğünde çağdaş Türk edebiyatının usta yazarlarının daha önce yayımlanmış yapıtlarını ve yeni kaleme aldıkları yapıtları bir araya getiriyor. Müren Beykan'ın yayınla hazırladığı ve 2010 Memet Fuat Yayıncılık Ödülü'yle taçlanan koleksiyon, çağdaş edebiyatımızın değerli isimleriyle genişliyor.



28 Mart 2014 Cuma

Evvel Sevda İçinde / İbrahim Öksüz


Şiir okur musunuz?
Ya da size şiir okunmasından hoşlanır mısınız?

Açıkçası ben şiiri çok sevmem. Nadirdir okuduğum, okuyanı dinlediğim. Ama bazı şiirler vardır ki gerçekten sizi alır götürür. Okudukça okuyasınız, dinledikçe dinleyesiniz gelir.

İbrahim Öksüz'ün Kolektif Kitap'tan çıkan Evvel Sevda İçinde adlı kitabındaki şiirler de böyle.
Kitabın kapağında yer alan satırlar zaten en başta vuruyor sizi:

"ama aşk çok yalan bilir
ben pek azını söylerim"

Benim en beğendiğim iki şiiri Bugün Yine Seni Çok Sevdim ve Olmayacak Hayallerimin Başkenti.


Bugün Yine Seni Çok Sevdim

Canım 
Gökkuşağını gördüğünde
                      yağmur duracak
               ona merhaba de
               sana benden merhaba taşıyacak

Her akşam dikildiğim 
         ve ömrüme baktığım yerde
                     sana tertemiz bir gün gönderiyorum
                             gül kokuları içinde 
          kahramanına aşık her romancının kaderidir bu

Çatısız aşklar dengesiz uçurtmalar gibidir.
Bir intihar mektubudur ömrüm

Yüreğim çölgeçen hanı olsa gerek
                              neden hepyek

Senden güzel bir aşk şarkısı
              olabilirdi belki diyorsun
              neden bunca keder
Kimse kuşları terk etmez biliyorsun
Etse etse kuşlar göç eder!

Yüreğim efsunludur bilirsin
Öldükten sonra bile atmaya devam eder

Öfkemin kını
                zavallı yüreğim
Sen üzülme ben tutabilirim yasını

Sevgilim beşinci yönüm
                              beşinci mevsimim
Bugün yine seni çok sevdim
                                yorgunum
                                              dinlenmeliyim



Olmayacak Hayallerimin Başkenti

Sizi uyarmalıyım küçük hanım
Birini sevdim mi ben
Bıçak gibi bilenirim
Ben bütün çiçeklerin kokusunu bilirim
Bütün şehirlerin adını

Üç şişe bira için şiir satarım
     benden sarhoştur onlar
Sallamam nimet falan
                 aşka inanırım
Taze şiirlerim var küçük hanım
     benim kadar aşık

Biri pervasız dediğinde orada biterim
-cart kaba kağıt- sözündeki 
                                yırtılma sesi benim
Gemileri yakan benim
Ben öyle büyük kundakçıyım ki,
     benim bir kalbimle yaptığımı
                yapamaz bin yavşak...

Kitap başucumda duruyor, akşam yatmadan bir doz alıyorum. Size de tavsiye ederim!



25 Mart 2014 Salı

Dünyayı Sarsan Beş Gün / Nicholas Best

Kahve Yayınları'nı duydunuz mu bilmiyorum. Duymadıysanız hemen duyun çünkü çok güzel kitapları var.

İşte onlardan biri:

Dünyayı Sarsan Beş Gün

Yazarı: Nicholas Best

"1954 Nisan ayının son günleri, bütün dünya için ilginç ve bir o kadar da sürükleyici birtakım olaylara tanıklık etti. Benito Mussolini'nin, metresi Clara Petacci ile birlikte İtalyan partizanlar tarafından yakalanıp idam edilmesi, Adolf Hitler ve eşi Eva Braun'un intiharı, o günlerde en çok konuşulan konulardı hiç şüphesiz. Sovyetlerin, Berlin'i işgal etmesine yalnızca birkaç saat vardı ve dünyanın kaderi değişiyordu...

Bütün dünya savaşla sarsılırken, insanlar yaşamaya ve direnmeye devam ediyorlardı. Il Ducw idama götürülürken Petacci'nin aklından geçen kadınsı kaygılar sürüyor, Audrey Hepburn bir genelevde çalışıyor, Roman Polanski savaş artığı havai fişeklerle oynuyor, Sophia Loren meşhur olduğunda adını ne olarak değiştirmek istediğini düşünüyordu. Henry Kissinger, Jack Kennedy, Spike Milligan ve diğer birçokları ise harap olmuş yollarda ve sokaklarda yaşamak için kendilerine bir şans arıyorlardı.

Peki ya savaş böylesine kanlı ve acımasızca sürerken, hayat nasıl ilerliyordu? Hitler, Mussolini, Goebbels gibi katillerin herhangi bir konuda insani bir duygu hissetmesi mümkün müydü?

Nicholas Best, Dünyayı Sarsan Beş Gün kitabıyla o günlerde yaşanan tarihi olayları, kendine has muzip ve iğneleyici bir anlatımla okuyucuyla buluşturuyor ve bunu yaparken savaşın insan ruhunda ve bireyin yaşamında açtığı tamiri imkansız yaraları deşiyor. Dünyanın gördüğü en büyük 2. savaşın komik, hüzünlü, dramatik ve hepsinden önemlisi, gerçek öyküsü!"


24 Mart 2014 Pazartesi

Makineler Nasıl Çalışır? / Nick Arnold

Mavibulut Yayıncılık'tan nefis bir kitap çıktı. Özelikle erkek çocukların çok ilgisini çekeceğini düşünüyorum!


Makineler Nasıl Çalışır

"Kaldıraçtan dişlilere, makaralardan manivelalara, basit makinelerin ve mekanizmaların ardındaki bilimi keşfet. Kılavuzda gösterilen düzenekleri yap ve makinelerin nasıl işlediğini gör.

Mavibulut, çocuklar ve hatta büyükler için eğlenceli bir set yayımladı. Bu set basit makine ve mekanizmaların tanımını yapan bir kitapçık ile başlıyor. Bunların nerelerde kullanıldığını, günlük hayattan ve tarihten örnekler vererek anlatıyor. Allan Sanders'in harika çizimleriyle de anlatımlar görsel olarak destekleniyor. Her mekanizmanın nasıl işlediğini anlamak için hazırlanmış düzenekleri, setle birlikte verilen parçalar ve kılavuzla adım adım yapabiliyorsunuz.

Bu setin, çocukları konsantrasyon ve analitik düşünce becerileri açısından destekleyeceğini düşünüyor; parmaklarını bilgisayar ve cep telefonu dışında da kullanmaya teşvik edeceğini umuyoruz" diyor Mavibulut Yayınları.

19 Mart 2014 Çarşamba

Can Çocuk'tan yeniler...

Can Çocuk yine birbirinden güzel kitaplar çıkarmış, göz atmakta fayda var...

Ezop Masalları

Masal diyarına hoş geldiniz!

Dünya klasiklerinden biri olan "Ezop Masalları" yeni hikayelere esin kaynağı olmaya devam ediyor. Ezop, bütün hayvan masallarında olduğu gibi bizlere bin bir çeşit insanı anlatıyor.

M. Ö. 6. yüzyılda yaşadığı varsayılan eski Yunan masalcı Ezop'un hayvanlarla ilgili öyküleri yüzyıllardır okuyucularla buluşmaya devam ediyor. Tozan Alkan'ın çevirisi ve Vaqar Aqaei'nin çizimleriyle okuyucuyla buluşan "Ezop Masalları" raflardaki yerini aldı.

"Tavşan, kaplumbağanın kısa ayakları ve ağır adımlarıyla dalga geçiyordu.Kaplumbağa gülerek şöyle dedi, 'Rüzgar kadar hızlı olabilirsin, fakat benimle yarışamazsın.'

'Pekala' dedi tavşan, seni bu sözleri söylediğine pişman edeceğim.'

Her ikisi de tilkinin hakemlik yapmasında anlaştılar. Yarış günü gelip çattı ve iki yarışmacı yarışa başladı.Bir süre sonra tavşan kaplumbağayı çok gerilerde bıraktı. Yarış yolunun ortasına geldiğinde koşmaya ara verdi ve yol kenarındaki güzel kokulu bitkileri kemirmeye başladı. Hava sıcaktı. Gölgede bir süre şekerleme yapmaya karar verdi. Kaplumbağa onu geçse bile yarışı bitirmeden ona yetişirdi nasıl olsa. Bu arada kaplumbağa ağır ağır hedefe doğru ilerliyordu. Tavşan uyandığında kaplumbağayı göremeyince telaşla koşmaya devam etti. Final yerine vardığında bir de ne görsün; kaplumbağa yarışı çoktan bitirmiş, dinleniyordu.


Atlantis'in Çocukları 2

Dünya için el ele

Tekin ve arkadaşları doğaya, hayvanlara ve insanlığa karşı yapılan haksızlıklara karşı mücadelelerini "Atlantis'in Çocukları 2"de sürdürüyorlar. Bilgin Adalı'nın çevreyi korumanın önemini anlattığı dizinin yeni kitabında, Çevre Kardeşliği Takımı'na yeni bir üye katılıyor.

Tekin ve arkadaşlarının kurduğu Çevre Kardeşliği Takımı, denizin altında yaşayan Atlantis halkıyla beraber çevre kirliliğine karşı geliyorlar. Çevre Kardeşliği Takımı'nın Atlantis ülkesine gittiği tatille başlayan kitap, Tekin ve arkadaşlarının yaz tatilini geçirmek için gittikleri yerde temizlik kampanyası başlatmasıyla devam ediyor.

1944'te doğan Bilgin Adalı çeşitli edebiyat dergilerinde, öykü, şiir ve eleştiriler yayımladı. 1968-1976 yılları arasında TRT Ankara Televizyonu'nda, Kurtuluş Savaşı, Atatürk'ü konu alan belgesel filmler, kültür ve sanat programları, çocuk ve gençlik programları hazırlayan Adalı, Türk Dil Kurumu üyeliği yaptı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi, Yeditepe ve Maltepe üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Geçen sene kaybettiğimiz Adalı'nın 30'un üzerinde yayımlanmış çocuk kitabı bulunuyor.

"Sunku, bir gün onları kentin yüzlerce metre altındaki bor madenlerine götürdü. Her şey uzaktan kumandayla yapılıyordu burada. Toprakta tüneller kazarak madenleri çıkaran, öğüten, işlenmek üzere maden işleme merkezine götüren çok büyük araçlar vardı yer altında."


Hayatı Sevmeye Devam Et

Her şeye rağmen hayat güzel

Bir kazada görme yeteneğini kaybeden Beer'in hikayesini anlatan "Hayatı Sevmeye Devam Et" bir umut masalı...Jaap Ter Haar'ın kitabı, insanın başına kötü şeyler gelse de yaşama sevincini kaybetmemesi gerektiğini anlatıyor. 

Beer sıradan bir çocuk...Bir gün bir kaza geçirmesiyle hayatı birdenbire değişiyor. Görme yeteneğini kaybeden Beer, önceleri hayatının sona erdiğini düşünse de zamanla bunun dünyanın sonu olmadığını anlıyor. Başta hastanede tanıştığı üniversite öğrencisi olmak üzere etrafındaki herkes hayatın zorluklarının üstesinden gelmeyi öğretiyor.

1922'de Hilversum'da doğan Jaap Ter Haar, 2. Dünya Savaşı sırasında Hollanda'nın Almanya tarafından işgal edilmesinden sonra Fransa'ya giderek direniş hareketine katıldı. Savaşın ardından İskoçya'ya muhabir olarak çalışan yazar "Hayatı Sevmeye Devam Et" kitabıyla aralarında "Goldane Griffel" ve "Buxtenhuder Bullen" ödüllerinin de bulunduğu çeşitli ödüller aldı. Jaap Ter Haar'ın aynı zamanda daha önce Can Çocuk'tan çıkan "Oleg ya da Kuşatma Altındaki Şehir" kitabının da yazarı...

"Hastanede sakin bir öğleden sonrasında sohbet ederken buna benzer şeyler söylemişti, 'Beer, gözlerin görmemesine rağmen hala ayrıcalıklı gençlerdensin. Çünkü dünyanın birçok yerinde senin yaşıtlarının yarısı senden çok daha kötü durumda...Ara sıra bunu düşün ve payına beklediğinden daha kötü şeyler düşse de hayatı sevmeye devam et.'"


Küçük Adam ve Küçük Hanım

Küçük Adam beyazperdede!

İlk kitap "Küçük Adam"da sirk artisti olmaya çalışan Maxcık'ın hikayesinin devamı niteliğindeki "Küçük Adam ve Küçük Hanım"da Erich Kastner, Maxcık'ın sinemadaki maceralarını anlatıyor."Küçük Adam ve Küçük Hanım", Süheyla Kaya'nın çevirisi ve Horst Lemke'nin çizimleriyle okurlarıyla buluşuyor.

Beş santim boyunda, altmış gram ağırlığındaki Maxcık, en büyük hayali olan sirk artisti olmayı başarınca önüne başka fırsatlar çıkmaya başlıyor. Sirk artisti olarak o kadar ünleniyor ki bu sefer sinemacılardan teklifler almaya başlıyor.

Alman çocuk edebiyatında yeni bir çığır açan Erich Kastner 1899'da Dresden'de doğdu. Üniversitede Alman dili, tarih, felsefe ve tiyatro tarihi okuyan Kastner, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tiyatro ve film alanlarında çalıştı. Yaşamı boyunca pek çok ödüle layık görülen Erich Kastner'in kitapları dünyada çeşitli dillere çevrilmiştir.

"Programın ikinci yarısı birincisinden daha parlaktı. Bunda şaşılacak bir şey yoktu elbette, herkesin heyecanla, "Büyük Hırsızla Küçük Adam"ı beklediği açıktı. Profesör Hokuspokus, gök gürültüsünü andıran alkış ve bağrışmalar eşliğinde sahneye adım attığında Bay Drinkwater, Rosa Marzipan'ın verdiği opera dürbününü gözlerine iyice yapıştırdı. Ve adamcağız dürbününü, ancak güvercin Emma, sırtında Maxcık'la çadırın kubbesine doğru yükselip birkaç tur attıktan sonra sağ salim Profesör'ün eline konunca indirdi gözlerinden.

Yirmi sekiz dakika boyunca ünlü film yapımcısı Drinkwater, birkaç bin büyülenmiş izleyiciden biriydi."


İrikıyım Timsah

Yemekte ne var?

Midesine birkaç tane çocuk indirmeye kararlı bir timsahın başına gelenleri anlatan "İrikıyım Timsah"ta Roald Dahl, iyinin kötüye karşı direnmesini bilindik esprili ve sivri dili üslubuyla anlatıyor. "İrikıyım Timsah" aynı zamanda Roald Dahl'ın çizer Quentin Blake'le ilk çalışmaya başladığı kitap...

Çocukları yemek için çeşitli planlar yaptıktan sonra planlarını uygulamaya koyan İrikıyım Timsah'ın aklına, ormanın iyi hayvanlarının ona engel olmaya çalışacağı gelmeyince başına türlü iş geliyor. Dünyaca ünlü yazar Roald Dahl'ın eseri, Celal Üster çevirisiyle okurlarıyla buluşuyor.

Kuralları hiçe sayan ama zekice yazılmış çocuk kitapları ve büyüklere yönelik korku öyküleriyle çok sevilen bir yazar olan Dahl'ın pek çok kitabı ve öyküsü film, müzikal ve tiyatro oyunu haline getirildi. II. Dünya Savaşı'nda savaş sırasında tanıştığı C.S.Forester'ın özendirmesiyle, orduda çalıştığı yıllarda başından geçen olayları yazmaya başladı. İlk kitabı Walt Disney için yazdığı Gremlins olan Roald Dahl'ın, Can Çocuk'tan "Charlie'nin Çikolata Fabrikası", "Matilda" gibi pek çok kitabı bulunuyor.

"İrikıyım Timsah, Şişkopatates'e dişlerini göstererek sırıttı:

Açlıktan içim eziliyor/Zil çalıyor karnım
Şöyle lokum gibi/bir şeyler atıştırmalıyım!

'Neymiş o lokum gibi şey?' dye sordu Şişkopatates.

'Bil bakalım', dedi Timsah. 'İki bacağının üstünde yürüyen bir şey."


Pera Günlükleri 3

Mühürlerin peşinde maceralı bir yolculuk

Delal Arya'nın yazdığı "Pera Günlükleri" serisi üçüncü kitap "Mühürlerin Muhafızı" ile devam ediyor! Eltanin ikizleri Lusin ve Ran, bir yandan onları İstanbul'a gelmek zorunda bırakan sırrı çözmeye çalışırken diğer yandan da şehre musallat olan denizcanavarından İstanbul'u korumaya çalışıyorlar.

Kaderlerinden ve aile tarihlerinden habersiz Venedik'te sakin bir yaşam süren Ran ve Lusin, anne ve babalarının çölde kaybolmalarından sonra gelmek zorunda kaldıkları İstanbul'da yaşadıklarını anlatan "Pera Günlükleri" dizisinin yeni kitabında ikizler, sırları çözmeye bir adım daha yaklaşıyorlar. Avucunun içinde üç başlı bir yılan fosili taşıyan ve yavaş yavaş onun gücünün etkisi altına girmeye başlayan Lusin ile Pera Palas'ın altında yatan sırları bir bir çözmeye niyeti olan meraklı Ran'la beraber şehri koruyan ve kırılmaya başlayan mühürlerin peşine düşüyoruz.

1979 doğumlu Delal Arya'nın çocukluğu, gemilerde kaptanlık yapan babasıyla birlikte okyanusları dolaşarak geçti. Maymunu ve papağanıyla birlikte denizlerde yaşadığı maceralar ve uzak ülkelerin atmosferi onu derinden etkiledi. Yazarlık serüveni daha bu yaşlardayken kaleme aldığı serüven hikayeleriyle başladı. Çeşitli dergilerde ve gazetelerde seyahat yazıları yazıyor ve çevirmenlik yapmaya devam ediyor.

" 'Mühürler kırılıyor. Günlerin sonu yaklaşıyor. Sen buraya kehaneti öğrenmeye geldin. Mühürlerin Son Muhafızı olmaya geldin. Öğrenmeden de hiçbir yere gitmeyeceksin.'

Kalktı. Üçayaklı bronz tabureye gidip oturdu. Gözlerini yumdu ve elleriyle yerkürenin merkezinden gelen dumanları toplayıp burnuna çekti. Havada yüzüyormuş gibi yüzünü yukarı kaldırıp ellerini iki yana uzattı."


İnsan Okur

Okumak her çocuğun hakkı!

Süleyman Bulut'un Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nden yola çıkarak çocukların haklarını anlattığı "Çocuk Hakları Var" dizisi "İnsan Okur" ile devam ediyor. "Çocuğun temel eğitim hakkı" maddesine vurgu yapan kitap, aynı zamanda dizinin son kitabı...

Eğitimin insan hayatındaki tartışmasız önemine işaret eden "İnsan Okur", insanlık tarihinin başlangıç dönemine giderek harflerin, rakamların, notların ilk kullanılış anlarını hikaye ederek anlatıp bu anların, çocukların ve insanların hayatını nasıl değiştirdiğini küçük örneklerle gösteriyor. 

Daha önce "Büyük Atatürk'ten Küçük Öyküler 1,2 ve 3", "Toparlacık Nokta ve Arkadaşları"yla beraber pek çok kitabı Can Çocuk tarafından yayımlanan Süleyman Bulut'un yeni dizisi çocuklar tarafından yine çok sevilecek.

"Çocuklar, sabahın erken saatlerinden itibaren ona koşar, çok kullanılmaktan dolayı hafif parıldayan kapağını, 'Günaydın!' diyerek kaldırdıktan sonra başlardı sayfaları çevirmeye...

Kitapadam, işte o an sözcükler, cümleler ve satırlar üzerinde dikkatle ilerleyen bakışlarda buluşur, çocukların en yakın arkadaşı olurdu.

Okumanın büyüleyici, zenginleştirici gücüyle tanıştırırdı onları. Harflerden oluşan yolları işaret ederek yeni ve başka bir dünyalara yolculuk yapmaya çağırırdı onları. Ya da başka dünyaları oraya getirerek her şeyin, okuyanın gözünde canlanmasını sağlardı."

12 Mart 2014 Çarşamba

Bizim Tombiş Fiyonk Makarnayı Çok Seviyor / Behiç Ak


"Gülümseten Öyküler'in yaratıcısı Behiç Ak, 'Tombiş Kitaplar' dizisinin üçüncü kitabında çocukları hayaller kurmaya çağırıyor!

Kim astronot, kim kedi olmak ister?

Çocuk kitapları alanındaki özgün verimiyle özgün verimiyle ülkemizin 2013 Astrid Lindgren Anma Ödülü (ALMA) adayı olan Behiç Ak'ın 'Tombiş Kitaplar' dizisi, sanatçının yeni yazıp çizdiği üçüncü kitabıyla sürüyor. Benim Bir Karışım ve Bizim Tombiş Taştan Hiç Anlamıyor kitaplarında farklı soruların cevaplarını arayan Memo ile bu cevapları pek de umursamayan yakın arkadaşı Tombiş, bu sefer de çocukluk hayallerinin sınırsızlığına tanıklık ediyorlar. Sanatçı bu kitabıyla, çocukları büyük hayaller kurmaya ve hayallerinin peşinden gitmeye davet ediyor. Çocukları olasılıklar ve farklılıklar üzerine düşündüren Tombiş Kitaplar, gelecekteki felsefe okumalarının kapısını aralıyor. Dizi, hem desenleriyle hem de yaratıcı okuma olanağı sağlayan metniyle küçük okurlar kadar yetişkinlerin de en sevdiklerinden.

Çocuk olmaktan sıkılan Memo, büyüyünce ne olacağına karar vermeye çalışır. Herkesin ne kadar da farklı hayalleri vardır! Hele arkadaşı Tombiş'in hayallerine ne demeli?

Tombiş Kitaplar Dizisi

1. Benim Bir Karışım
2. Bizim Tombiş Taştan Hiç Anlamıyor
3. Bizim Tombiş Fiyonk Makarnayı Çok Seviyor"


Behiç Ak'ın hem anlatımı hem de çizimleri o kadar güzel ki, ben çok severek okuyorum. Çocuklarınız için mutlaka alın derim :)

10 Mart 2014 Pazartesi

Buraya Kadarmış / Daniel Höra



"Apartman kapısı açıldığında çığlıklar yükseldi. Herkes bize doğru koşmaya başladı. Flaşlar patlıyordu. Alt kat komşumuz yolumuza çıktı ve çekebildiği kadar fotoğraf çekti. 'Çekil şuradan!' diye bağırdı bir polis ve kadını itekledi. Bir başkası da, elinde video kamerasıyla bir süre daha bize eşlik etti. Polis otosuna girdiğimizde, gazeteciler aç kurtlar gibi birbirini itekliyordu. Ünlü olmaktan yavaş yavaş sıkılmaya başlamıştım."

Doğu Almanya. Kendi haline terk edilmiş; Batı'nın sırt döndüğü, köhnemiş bir yaşam alanı. Boşalmış binalar insansızlıkla eskirken, büyük kentin kıyısında kalan insanlar da verimsiz bir rutinin renksizliğinde kuruyor. Devlet yardımıyla boğaz tokluğuna günler, küçük işlerle zorlanan umutlar, yitirilen hayaller...Eski apartman bloklarının gençleri, gençliklerini yaşatmak üzere bir arada, ortak duygu ve sembollerle, ama en önemlisi de "kankalıklarıyla" var olmaya çalışıyor. Yarınlara fazla takılmadan, bugünü de boş bırakmadan. Alex de bu yarınsızlar tayfasının bir parçasıydı. Ta ki, bir suçun çok yakınında bulunup, ihtiyatsızlığıyla iz bırakıp, tüm kuşkuları üzerine çekene kadar. Şimdi mesele, kime tutunup kime sırt döneceğini bilmekte.

Önyargıların ve toplumsal etkilerin, adalet terazisindeki ağırlığı nedir? Sanığı yargılayacak hakim, mahkemedeki midir, yoksa elinde çamuru tutan mı? Alex sert bir rüzgarla savrulmanın eşiğinde; kime tutunacağı belirsiz. Gerçek bir olaydan esinlenen Daniel Höra, adaletin aksayan çarklarına karşı bir gencin mücadelesini anlatıyor.

1965'de, Almanya'da, Hannover'de doğan ve kent merkezinden uzakta yetişen Daniel Höra, farklı farklı işlerde çalıştı. Okuldan sonra mobilya taşımacılığı, yaşlı bakıcılığı, montaj işleri ve taksi şoförlüğü yaptı. Yarım bıraktığı lise eğitimini çok sonra tamamladı. Bir dönem tv editörlüğü de yapan Höra, 2001'de yayımlanan ilk romanı Mora!'nın ardından, Doğu Almanya'da cinayet işlediğinden kuşkulanılan bir genci anlatan romanı Buraya Kadarmış (Geddist 2009) ile tanındı ve ertesi yıl Hansjörg-Martin ödülüne aday gösterildi. 2010'da yayımlanan üçüncü kitabı Das Ende Der Welt (Dünyanın Sonu), bir felaketin sonrasını anlatan bir distopya. Bugün ailesiyle birlikte Berlin'de yaşayan yazarın son romanı Braune Erde (Kahverengi Toprak, 2012), yayımlandığı yıl Almanya'da kitapçıların En İyi 100 Gençlik Kitabı listesinde yer aldı.

On8 Kitap yine çok çekici bir kitapla karşımıza çıkıyor. Okumak gerek!

3 Mart 2014 Pazartesi

7. Eğitimde Edebiyat Semineri


Günışığı Kitaplığı tarafından 1 Mart’ta yedincisi düzenlenen Eğitimde Edebiyat Semineri, katılımcıların yoğun ilgisiyle gerçekleşti. Yurdun dört yanından gelen 360 eğitimcinin katıldığı seminere, ünlü yazar Brigitte Labbé’nin konuşması damgasını vurdu.

Tüm dünyada 3 milyona, Türkiye’de 700 bine yakın satış rakamıyla fenomen haline gelen “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin yaratıcısı Brigitte Labbé’nin kapanış konuşmasının damgasını vurduğu 7. Eğitimde Edebiyat Semineri, 1 Mart 2014 Cumartesi günü Özel Şişli Terakki Ortaokulu’nun katkılarıyla gerçekleşti. Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatının uzman yayınevi Günışığı Kitaplığı’nın düzenlediği seminere öğretmen, kütüphaneci, akademisyen ve eğitim yöneticileri yoğun ilgi gösterdi.


“Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin Türkçe’ye çevrilen 25. kitabı onuruna İstanbul’da eğitimcilerle buluşan ve bir hafta boyunca da çocuklarla İstanbul’un farklı semtlerinde bir araya gelecek olan Fransız yazar Brigitte Labbé konuşmasında, “Demokrasinin en önemli koşulu uyanık vatandaşlardır,” diyerek tüm dünyada demokrasinin tehdit altında olduğunu vurguladı. Çocuklara neyin iyi, neyin kötü olduğunu dikte edersek, düşünmelerine izin vermemiş olacağımızı, yani onları insanlıktan çıkaracağımızın altını çizdi. “Küçük yaştan sorgulama başlamazsa, düşünmelerine eşlik edilmezse, onları kendi ellerimizle, dışarıdan manipülasyona açık bireyler haline getiririz. Bir siyasi liderin, bir şirket patronunun ya da bir dini liderin rahatlıkla yönlendirebileceği kişilere dönüşürler,” ifadelerini kullandı.


Yazar Mine Soysal ve eğitimci Mehmet Aksoy’un, eğitimin edebiyatla temas ettiği pek çok ayrıntıyı irdeleyerek “eğitimin edebiyat karnesi”ni değerlendirdikleri tartışmada, 100 Temel Eser ve çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatı önemli konulardan biri oldu. Onuncu yılına giren 100 temel eserin müfredattan çıkarılması talebini dile getiren Mine Soysal, çocuğun zamanı geldiğinde keyifle okuyacağı bir metinle çok erken yaşta karşılaşması sonucu küçücük edebiyat hevesinin de kırıldığını ifade etti. Edebiyatın amacının, çocuğu istediğimiz gibi biçimlendirmek ve metnin belli bir şeye hizmet etmesini sağlamak mı, yoksa çocuğa edebiyatı sevdirmek mi olduğu sorusundan yola çıkan Soysal ve Aksoy, çağdaş çocuk edebiyatının da klasikler kadar bilinmesi gerektiğinin altını çizdiler; eğitimcinin çağdaş edebiyatı okumak zorunda olduğunu dile getirdiler. Sansürün gündelik yaşamlara kadar sızdığı, ebeveynlerin öğretmenleri, okulları sıkça şikâyet ettiği günümüzde, öğretmenin “yanlış yaparsam soruşturmaya uğrarım” korkusunu fazlaca hissettiğine de dikkat çekildi.

Şair, yazar, yayıncı Turgay Fişekçi konuşmasında, eğitimin bilgi vermekten çok insanların duygularının eğitilmesi olduğunu söyledi. “Bir yazarın yapıtı, eserleridir,” diyen Fişekçi, “Öğretmenlerin eserleri de öğrencileridir,” ifadesini kullandı.

Türkçe eğitim uzmanı Doç. Dr. Nermin Yazıcı, eğitimi, bireye gelişebileceği kategorilerde incelik kazandırma sanatı olarak tanımladı. Yazıcı, soru sormanın edebiyat eğitiminin temelinde olduğunu ve çocuğun elinden edebiyatı almanın, onun hayatını çalmak olduğuna inandığını sözlerine ekledi.

Prof. Dr. Bülent Yılmaz ise konuşmasında öğrenciyi içinde bulunduğumuz karmaşık yaşama yalnızca bir kişinin hazırlamasının mümkün olmadığını, bu nedenle de eğitimcinin ve kütüphanecinin işbirliğinin eğitimde büyük farklar yaratacağının altını çizdi.


Konuşmacıların yanı sıra öğretmenler de öğrencileriyle gerçekleştirdikleri yaratıcı okuma uygulamalarını meslektaşlarıyla paylaştılar.

İlerici söylemiyle katılımcılara yeni düşünceler, çağdaş yaklaşımlar ve yöntemler sunan organizasyon, 2014-2015 öğretim yılında düzenlenecek sekizinci seminerde, edebiyatın ve özgür düşüncenin yüceldiği günlerde buluşmak umuduyla sonlandı.