25 Aralık 2009 Cuma

Kocalar - Adele Parks



















Yaklaşık 1 ay sürdü bu kitabı bitirmem.Aslında bu kadar uzatmayı sevmem ama hem kitap kalın olduğundan (546 sayfa), hem de gerçekten bu aralar meşgul olduğumdan bitiremedim çabucak.
Kitabı gördüğünüzde gözünüz korkabilir kalınlığından, ama sıkıcı olmadığı için, bir oturuşta 60-70 sayfa okuyabilirsiniz.Hatta benim gibi uzatmazsanız bir kaç günde bile biter.
Klasik bir chick-lit kitabı.Eğer bu türden hoşlanıyorsanız, bu kitabı da beğenirsiniz.Ben öyle aman aman beğendim diyemem ama okunamayacak bir kitap da değil.
Kitapta birkaç arkadaşın hikayesi anlatılıyor.Laura, Bella ve Amelie üç iyi arkadaştır.Laura kocasından ayrılmış ve Eddie adında bir oğlu vardır.Bella birkaç ay önce Philip ile evlenmiştir ve oldukça iyi bir hayat sürmektedir.Amelie ise yine bekar ve iki çocuk sahibi bir kadındır.
Bir gün Laura, Bella'nın eski kocası Stevie ile tanışır ve onun, Bella'nın eski kocası olduğunu bilmeden ondan hoşlanır ve çıkmaya başlarlar.Ama Stevie, aslında Bella'nın eski kocası değil, halen nikahlı kocasıdır.Zaten Bella ile Stevie karşılaşınca olaylar da karışmaya başlarr.

Kitabın arka kapağındaki yazı da şöyle:
"Bella on yıl önce, çocukluk aşkı Stevie ile gizlice evlendi; o zamanlar üniversitedeysiler, yetişkincilik oynayan iki büyük çocuktular.Her şey sonradan bozulup gerçekler küt diye yüzlerine çarpınca, Bella yavaşça ayağa kalkıp Stevie'yi terk etti.Ve sır, sır olarak kaldı.
Yıllar sonra Bella, Philip ile tanıştı ve bir daha asla evlenmem yeminine karşın, ona direnemedi.Philip, kaçırılmayacak bir fırsattı.Komikti, etkileyiciydi, ilginçti ve kibar biriydi.Tek sorun, Bella'nın hala (yani kağıt üstünde) Stevie ile evli oluşuydu.Bella da ne yapsın, bu minik sorunu görmezden geldi.Ve zaten Philip'e söylemek için beklediği uygun anı da hiç yakalayamadı.Stevie'yi kaç senedir görmemişti bile, büyük ihtimalle de bir daha hiç görmeyecekti.Yalnız, günün birinde Bella'nın en yakın arkadaşı aşık oldu ve biricik sevgilisini gruba tanıttı.Da da da daaaa!
Adam Stevie'den başkası değildi.Heyhat!
Hayat bundan daha fazla karışabilir miydi?
Peki ya Bella ve Stevie birbirlerine yeniden abayı yakarsa?"

24 Aralık 2009 Perşembe

Uzun yol sohbetleri...















İnsanlar şehirlerarası yollarda seyahat ederken nasıl birdenbire kaynaşır, can ciğer kuzu sarması olur acaba?

Bugüne kadar birbirine hiç görmemiş, tanımamış, oturup iki çift laf etmemiş insanlar, ne zaman bir trenle ya da otobüsle uzun yola çıksalar, yanlarındakiyle sohbete başlar, sonra bu sohbeti oldukça ilerletip, birbirlerine en gizli sırlarını bile açacak duruma gelirler.Nedendir acaba insanları bu kadar konuşmaya, paylaşmaya iten şey?Sadece uzun yolculuğun sıkıcılığı mı?Yoksa boş oturmaktansa birileriyle laflama isteği mi?Ya da çok daha başka sebepler mi acaba?

Üniversiteyi ailemden uzakta, başka bir şehirde okudum.Şimdi de biliyorsunuz ben İstanbul'dayım, ailem Ankara'da.Dolayısıyla son 8-10 yıldır sık sık şehirlerarası yolculuklar yapıyorum.Bu nedenle çok dikkatimi çekti bu konu.
Yanımda oturan bazı kadınlar, gerçekten sohbet etme isteği içerisinde oluyorlar.Nerede oturduğumu, evli olup olmadığımı, gideceğim yere neden gittiğimi vs. bir çok soru soruyor ve bir sohbet başlatmak istiyorlar.Ben karşımdaki insanı kırmamak için sorularına cevap veriyorum ama ben de onlara soru sorup bu sohbeti uzatmaktan hoşlanmıyorum!Bazen "hmmm" diyerek geçiştiriyorum, bazen kulağıma mp3 çalarımı takıp konuşmak istemediğimi belli etmeye çalışıyorum.Nedendir bilmem ben sevmiyorum bu uzun yol sohbetlerini...Zaten ben oldum olası uzun yolculuklardan hoşlanmam çünkü beni araba tutar!Kendimi bildim bileli yollarda rezil olurum kelimenin tam manasıyla!(Son zamanlarda biraz azaldı bu durum çok şükür!)
Belki de bunun da etkisiyle yanımdakiyle sohbet etmekten hoşlanmıyorum.Hele de hiç tanımadığım birisi ise!

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

16 Aralık 2009 Çarşamba

Bir mim, bir mim daha!



















İki mim aldım üst üste!Birisi Sevgili Seyhan'dan, diğeri de Sevgili İki Deli Kadın'dan.Çok mutlu etti beni bu mimler!İnsan arkadaşları tarafından mimlenince, hatırlandığını, sevildiğini hissediyor bence!En azından ben böyle düşünüyorum:)

İlk mim kendi zevklerimle ilgili:

1.Kullandığınız parfüm markası?
Şu anda Avon'dan aldığım Treselle'i kullanıyorum.Ama Donna Karan'ın Cashmere Mist'ini alacağım en kısa zamanda, kokusuna bayıldım!

2.En son okuduğunuz ya da okumakta olduğunuz kitap?
Adele Parks'ın Kocalar adlı kitabını bugün bitirdim ve şimdi Osho'nun Korku adlı kitabına başladım.

3.En son izlediğim film?
O kadar uzun zamandır film izlemedim ki, hatırlayamadım en son izlediğim filmi:)

4.Okumaktan zevk aldığınız kitap türü?
Deneme ve şiir hariç her tür kitaptan hoşlanırım.

5.Vazgeçemediğiniz, beğendiğiniz giyim markanız?
Öyle takıntım yoktur ama genelde Park Bravo, İpekyol ve Herry'nin kıyafetlerini çok severek giyerim.

6.Saç renginiz?
Sarı

7.Göz renginiz?
Ela

Bu mimi Sevgili Arkadaşlarım Meltem'e ve Öykücü'ye gönderiyorum!













Gelelim ikinci mime!
Bu mim ise bu yıl Noel Baba'dan neler istediğimle ilgili:

1.Önce sağlık ve huzurumuzun bozulmamasını istiyorum.
2.Sağlıklı bir bebek istiyorum!Artık zamanı geldi sanırım:)
3.Güzel, büyük bir ev istiyorum.
4.Tatil için yurtdışına gitmek istiyorum.
Sanırım isteklerim bu kadar!

Bu mimi de Sevgili Özge'ye ve Zeynep' yolluyorum.Umarım kabul ederler:)

8 Aralık 2009 Salı

Blogger'lar buluşuyor!!!!



26 Aralık Cumartesi günü saat 11.00'de İstanbul Cevahir Alışveriş Merkezi 6.kattaki Kahve Dünyası'nda Blog Yazarları buluşmamız vardır.Katılmak isteyen tüm Blogger arkadaşlarımızı bekleriz.Sorularınız ve detaylar için Bir Mimarın Hobisi Blogu Sahibesi Özge Sipahioğlu'na danışabilirsiniz.

7 Aralık 2009 Pazartesi

Yemek yapmaya özeniyorsanız, önce teknik öğrenin

Dün Hürriyet gazetesinin Pazar ekinde vardı bu yazı.Ben de çok beğedim ve gazeteden kesip, okumayanlar için burada yayınlamaya karar verdim.


ETLİ TÜRK YEMEKLERİ
Temel teknik şöyle:Soğanı yağda kavurun.Kuşbaşı kesilmiş kuzu etini ilave edin.4-5 dakika daha kavurun.Kabuğu soyulmuş domatesleri de ekleyip, suyunu çekene dek karıştırın.Değişik sebze malzemeleri koyup kavurun ve sonra su ilave edin.
*Pırasa parçaları koyun, etli pırasa olsun.
*Bezelye taneleri koyun, etli bezelye olsun.
*Önceden haşlanmoş fasulye koyun, etli kuru fasulye olsun.
*Önceden haşlanmış nohut koyun, etli nohut olsun.
*Etlerin pişmesine yakın patates koyun, etli patates olsun.
*Lahana koyun, etli lahana olsun.
*Bamya koyun, etli bamya olsun.
*Patates, biber, patlıcan ve kabak koyun, etli türlü olsun.
*Patates, biber, arpacık soğan, kekik koyup toprak kapta pişirin güveç olsun.
*Güveci fırında pişirin, fırında güveç olsun.
*Türlüyü fırında pişirin, fırın türlü olsun.
*Patates, soğan, sarımsak, maydonoz koyup kapağını kapayın ve fırına verin, güveç kapama olsun.
*Taze soğan, dereotu, marul yaprağı koyup kapağını kapayarak fırına verin, kuzu kapama olsun.
*Marul yerine pazı yaprağı koyun, pazılı kuzu kapama olsun.
*Marul yerine lahana koyun, lahanalı kuzu kapama olsun.
*Lahana, arpacık soğanı,kereviz, pırasa, şalgam, patates ve maydonoz koyun, Abant kapaması olsun.
*Patlıcan ve bol domates koyun, patlıcan kebabı olsun.
*Dolmalık biber de ekleyin, patlıcanlı Abant kebabı olsun.


KÖFTELER
Kuzu veya dana kıymasını ya da karışımını:
*Biber ve iç yağı koyun, yassı şişe dizip ızgarada pişirin, Adana Kebap olsun.
*Yassı şişe dizip ızgara edin, şiş köfte olsun.
*Tereyağlı pide ve yoğurt üzerine yerleştirin, yoğurtlu köfte olsun.
*Kıymaya ekmek kırıntısı, soğan vs. koyup yoğurun, tepsiye dizin, domates, biber, un ve salça koyup pişirin, İzmir köfte olsun.
*Patates koymayın, sultan köfte; kıymayı ekmek, maydonoz vs. ile yoğurup ızgarada pişirin maydonozlu köfte olsun.Maydonoz koymayın, ızgara köfte olsun.
*Köftelerin boyunu küçültüp tereyağlı pide üstüne oturtun, Akhisar köfte olsun.
*Dana kıymasını tuzla yoğurup şişte ızgara edin, domates, yeşil biber ve köfteleri tereyağında sote edin, pide üstünde yoğurtla verin, Tire köfte olsun.
*Kıymaya karbonat koyun, İnegöl köfte; yumurta koyun Tekirdağ köfte olsun.
*Kıymayı soğan, yumurta vs. ile yoğurun, küçük köfteler yapın, güvece koyup kızarmış patates, patlıcan ve domates ilave edip su içinde pişirin, bahçıvan köfte olsun.
*Kıymaya haşlanmış pirinç koyun, un ve yumurtaya bulayıp yağda kızartın, kadınbudu köfte olsun.
*Kıyma, ekmek, soğan suyu, yumurta koyup yoğurun, parmak gibi yuvarlayın, una bulayıp yağda kızartın, kuru köfte olsun.
*Kıymayla haşlanmış pirinci ve köfte malzemelerini karıştırıp küçük toplar yapın; et suyuna limon-yumurta sarısı karışımıyla köfteleri ekleyin, terbiyeli ekşili köfte olsun.
*Suyun içine doğranmış havuç ve arpacık soğanı koyun, sebzeli terbiyeli köfte; suya bezelye koyun, bezelyeli terbiyeli köfte olsun.
*Hızınızı kesmeyin, farklı şeyler ekleyin, 'sizin özel' köfteniz olsun.



DOLMALAR
Kıyma ve pirinç esaslı bir iç hazırladıktan sonra:
*Biberin içine doldurun, biber dolma olsun.
*Patlıcanın içini doldurun, patlıcan dolma olsun.
*Adana patlıcanına doldurun, suyuna nane-ekşi koyun, Adana dolması olsun.
*Kuru patlıcana doldurun, kuru patlıcan dolması olsun.
*Kabağın içine doldurun, kabak dolması olsun.
*Enginara doldurun, enginar dolması olsun.
*Ekmeğe doldurun, ekmek dolması olsun.
*Patatese doldurun, patates dolması olsun.
*Kabak çiçeğine doldurun, kabak çiçeği dolması olsun.
*Kuru soğana doldurun, soğan dolması olsun.
*Domatese doldurun, domates dolması olsun.
*Kerevize doldurun, kereviz dolması olsun.
*Haşlanmış lahana yapraklarıyla sarın, lahana dolması olsun.
*Pazı yapraklarıyla sarın, pazı dolması olsun.
*Asma yaprağına sarın, yaprak sarma olsun.
*Pırasa yaprağını haşlayıp sarın, pırasa dolması olsun.

Pirinçli içe kıyma yerine tarçın, kuş üzümü, fıstık, karabiber vs. ekledikten sonra:
*Biberin içine doldurun, zeytinyağlı biber dolması olsun.
*Patlıcanın içine doldurun, zeytinyağlı patlıcan dolması olsun.
*Kabak çiçeğine doldurun, zeytinyağlı kabak çiçeği dolması olsun.
*Midyeye doldurun, midye dolma olsun (sakın ola yemeyin).
*Kalamara dolsurun, kalamar dolma olsun.
*Bağırsağa doldurun, bumbar olsun.
*Asma yağrağına sarın, zeytinyağlı sarma olsun.
*Lahanaya sarın, zeytinyağlı lahana dolması olsun.
*Hiçbir şeye sarmadan pişirip yiyin, iç pilav olsun.


ZEYTİNYAĞLILAR
*Taze baklaları tencereye dizin, üzerlerine doğranmış soğan, dereotu, zeytinyağı ve su koyup kapağını kapayarak ağır ateşte pişirin, zeytinyağlı bakla olsun.
*Bakla yerine enginar koyup pişirin, zeytinyağlı enginar olsun.
*Taze fasulye koyup pişirin, zeytinyağlı taze fasulye olsun.
*Domates ve biraz şeker koyun, zeytinyağlı taze Ayşe fasulye bastı olsun.
*Pırasa koyun, biraz pirinç ve havuç dilimleri de ekleyip pişirin, zeytinyağlı pırasa olsun.
*Kereviz koyup pişirin, zeytinyağlı kereviz olsun.
*Havuç dilimleri koyup pişirin, zeytinyağlı havuç olsun.
*Bamya koyun, zeytinyağlı bamya olsun.
*Domates ve biraz toz şeker koyun, zeytinyağlı bamya bastı olsun.
*Yer elması dilimleri koyun, zeytinyağlı yer elması olsun.
*Farklı sebzeler koyun, zeytinyağlı türlü olsun.
*Yoldan geçeni koyun, zeytinyağlı yoldan geçen olsun.


NOT:Yazı Hürriyet gazetesi Pazar ekinden, resimler ise çeşitli internet sitelerinden alınmıştır.

6 Aralık 2009 Pazar

Yeni bir yarışma!



Yılbaşı yaklaşıyor...Yılbaşının en güzel taraflarından birisi de nedir?Hediyeleşmek tabii...
İşte bunu bilen arkadaşlarımızdan birisi Fashion'n Makeup Freak de hediye dağıtmayı düşünmüş ve çok güzel hediyeler hazırlamış.Sephora mı dersiniz, Clinique mi, Stila mı...Hepsi var.Bence siz de bakın bir, çok şey kazanabilirsiniz!

Dr.Oetker

Dr.Oetker'in çok geniş bir ürün yelpazesi var biliyorsunuz.Un karışımları, tatlılar, koruyucular, müsli, dondurulmuş pizza, food service...Bir de içecekleri var ki, bu aralar onlara takmış durumdayım!İki tür içecekleri var.Sıcak ve soğuk içecekler.Yaz için Çikolatalı Milkshake süper bir seçim.Çok güzel bir kıvamı ve tadı var.



 Ama malum,kış aylarını yaşıyoruz ve insan sıcacık birşeyler içmek, içini ısıtmak istiyor.Bunun için Dr.Oetker'in Ekspres Salep ve İçilebilir Çikolata'sını şiddetle tavsiye ediyorum!Özellikle sıcacık salepi elime alıp akşamları oturuyorum bilgisayarımın başına, bloglara göz atıyor, yorumlar yazıyorum:))



 Üstelik yapılışı da çok kolay!1 bardak kaynamış süte Dr.Oetker Ekspres Salep'i döküyorsunuz ve karıştırıp içiyorsunuz!
Hem içeceklere hem de diğer ürünlerine göz atmak için buyrun Dr.Oetker'e....

29 Kasım 2009 Pazar

ABDÜLMECİT



















Geçen gün okuyup bitirdim Hıfzı Topuz'un Abdülmecit adlı kitabını.Tanıtımı televizyonda görmüş ve işim dolayısıyla oldukça ilgilenmiştim kitapla.Biliyorsunuz Dolmabahçe Sarayı'nda çalışıyorum ve sarayı yaptıran padişah da Sultan Abdülmecit.Bu nedenle kitabı alınacaklar listeme ekledim ve Tüyap Kitap Fuarı'na gittiğimde aldım.

Bu işe başladığımdan beri, zaten severek okuduğum tarihi kitaplara daha da ilgi duydum ve sık sık değişik tarihi kitaplar alıp okumaya başladım.Hem beni bilgi yönünden doyuruyor bu kitaplar, hem de işimde daha ehil olmamı sağlıyor.

Uzun zamandır Sultan Abdülmecit ile ilgili bir kitabın özlemini duyuyordum.Çünkü sarayda çalışmaya başladığımdan beri hemen hemen her padişah dönemine ait kitaplar okudum ama Sultan Abdülmecit dönemine ilişkin pek kitap bulamamıştım.Televizyonda Hıfzı Topuz'un bu kitabını duyunca çok sevindim.Hemen bu kitabı almalı ve o çok merak ettiğim dönem ile ilgili daha çok bilgi sahibi olmalıydım.

Tüyap'tan kitabı aldıktan sonra daha fazla beklemedim ve kitabı okuyup yaklaşık 2 haftada bitirdim.205 sayfalık çok da kalın olmayan bir kitap.Hıfzı Topuz'un okuduğum ilk kitabı bu oldu ve yazım tarzını da oldukça beğendim.Çok sade ve akıcı bir dille yazmış.İnsanın çok çabuk okumasını sağlıyor.

Kitap Sultan Abdülmecit'in babası Sultan II.Mahmut'un vefatı ile başlıyor.Babası vefat eden Abdülmecit daha 16 yaşındayken tahta çıkıyor.Devlet işlerinden hiç haberdar olmayan Sultan Abdülmecit, yavaş yavaş hem tahta hem de yeni harem hayatına alışmaya başlıyor.Birbirinden güzel kızları haremine alırken, diğer yandan da yurtta gezilere çıkıyor, Batı'nın düşüncelerini araştırıyor, Tanzimat'ı ilan ediyor ve daha 17 yaşında 3 çocuk babası oluyor.Böyle başlayan saltanat hayatı, zorlu yollardan geçerek devam ediyor.Kırım Savaşı, Islahat Fermanı, dışarıdan alınmaya başlanan borçlar, Harem kadınlarının gitgide artan masrafları, hazinenin borçları ödeyememesi ve böyle sürüp giden hayatın Sultan Abdülmecit'in vefatıyla sona ermesi...Eğer Osmanlı tarihine ve benim gibi Sultan Abdülmecit'e ilgi duyuyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim.

27 Kasım 2009 Cuma

Mutlu Bayramlar!




HERKESE MUTLU, SAĞLIKLI VE NEŞE DOLU BİR BAYRAM DİLİYORUM!!!

25 Kasım 2009 Çarşamba

"Puslu Kıtalar Atlası" ve "Jane Austen Kitap Kulübü"

Son okuduğum iki kitaptan bahsetmek istiyorum bu yazımda.Birisini çok ama çok beğendim, diğerini ise hiç sevmedim ve bitiremeden bıraktım.



















İlk sırada Puslu Kıtalar Atlası var.Hayatımda okuduğum en güzel kitaplardan birisi.İhsan Oktay Anar yazmış.Geçenlerde okuyup bitirdim ve hala etkisinden kurtulamadım.Kitaba başladığımda biraz karışık gibi gelmişti ama bırakmadım ve okumaya devam ettim ısrarla.İyi ki devam etmişim, çünkü kitap bittiğinde gerçekten üzüldüm!Çünkü kitabın kapağını açıp okumaya başladığınızda bambaşka bir dünyaya giriyorsunuz.Anlatılanlar, karakterler sizi alıp götürüyor ve hayalinizde yeni bir dünya yaratıyor.Siz de bir müddet sonra o karakterlerle aynı dünyada yaşamaya başlıyorsunuz.Fakat öyle sıradan bir dünya değil bu.Olağandışı şeylerin yaşandığı, olağandışı kişilerin varolduğu bir dünya.

Kitabın çok karakteri var.Arap İhsan, Alibaz, Uzun İhsan Efendi, Bünyamin, Kurbelik, Vardapet, Zülfiyar, Hınzıryedi, Ebrehe...Hepsi birbirinden ilginç insanlar.
Olaylar Arap İhsan'ın, yanında Alibaz ile Konstantiniyye'ye gelmesiyle başlıyor.Burada, akrabası olan Uzun İhsan Efendi ve oğlu Bünyamin'in yanına geliyor ve Alibaz'ı onlara bırakıp kendisi Kubelik'i aramaya başlıyor.Diğer taraftan Bünyamin, Vardapet ile birlikte bir yeraltına işine giriyor.Orada Zülfiyar ile tanışıyor ve dilencilerin dünyasına adım atıyor.Bundan sonra da asıl olaylar başlıyor.Bence mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir kitap.Hatta ben yazarın diğer kitaplarını da en kısa zamanda edinip okumayı düşünüyorum.
Kitabın arka kapak yazısı da şöyle:
"Yeniçeriler kapıyı zorlarken Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...
"Rendekar doğru mu söylüyor?Düşünüyorum, öyleyse varım.Oldukça makul.Fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar:Düşünen bir adamı düşünüyorum.Düşündüğümü bildiğim için, ben varım.Düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum.Böylece o da benim kadar gerçek oluyor.Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor.Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum.Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor.O gerçek, ben ise bir düş oluyorum."
Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı.Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi:
"Dünya bir düştür.Evet, dünya...Ah!Evet, dünya bir masaldır."



















İkinci kitap ise çok umut bağladığım ama hiç umduğumu bulamadığım Jane Austen Kitap Kulübü.Büyük heveslerle almıştım bu kitabı ama hiç hoşlanmadım.Bir kere, okuduğum kadarıyla kitapta Jane Austen'ın eserlerinden bahsedeceği yerde, daha çok bu kitap kulübündeki insanların hayatlarından bahsetmiş yazar ve bu da Jane Austen'ı ve eserlerini ikinci plana itmiş.Çok karmaşık geldi bana.Bu nedenle bitirmedim ve bıraktım.Eğer kitaba Jane Austen bulma umuduyla başlarsanız hiç başlamayın derim ben!

23 Kasım 2009 Pazartesi

Kitapblog















Bugün evdeyim ve şaşılacak şey, yapacak hiçbir işim yok!Temizliğim, ütüm hepsi daha önceden yapılmıştı tarafımdan!Sadece akşama yemek yapacağım.Onun dışında ne yapacağım?Ayaklarımı uzatıp kitap okuyacağım!!!!Yaşasınn!

Bu arada size bir şeyden bahsetmek istiyorum.Yaklaşık 3-4 ay önce bir site keşfetmiştim.
www.kitapblog.org







Bu site her türlü kitap yorumunu içeriyor.İsterseniz siteye üye olup, siz de okuduğunuz kitaplarla ilgili yorumlarınızı yazabiliyorsunuz.Bana da o siteden bir mail gelmiş ve bloguma da yazdığım kitap yorumlarımı sitelerinde yayınlayıp yayınlayamayacaklarını sormuşlardı.Ben de kabul etmiştim ve o günden beri de kitap yorumlarım bu sitede yayınlanmakta (yani beni oradan da takip edebilirsiniz).Geçenlerde bana bu siteden bir mail geldi ve yorumlarım sitede yayınlandığı için bana bir hediye göndermek istediklerini belirttiler.Ne kadar mutlu oldum anlatamam!Üstelik hediye de kitap olunca, tadından yenmez oldu!Bir-iki gün önce hediye paketim geldi.İçinden Elif Şafak'ın Siyah Süt adlı kitabı ve bir de Eğreti Gelin filmi çıktı.Gerçekten bu olay beni çok mutlu etti.İnsanın emeğine böyle değer verilmesi çok hoş.Ben de buraya resmini koyup yazmak istedim arkadaşlar.Bence kitap almadan önce siz de mutlaka bu siteye göz atın derim!

15 Kasım 2009 Pazar

Yarışma var a dostlaaarrrr!



Arkadaşlar, blogunu ve yazılarını çok severek takip ettiğim Sevgili Arkadaşım Meltem blogunda bir yarışma başlatmış.Çok cici hediyeler seçmiş bizler için sağolsun!Bence hemen bir göz atın bloguna.

13 Kasım 2009 Cuma

Beni en çok sevindiren mim!













Bloglara bakarken Sevgili Zeynep'in blogunda bir mime rastladım.Kitaplarla ilgili bir mim değil miymiş!!!!"Amaaaannnn!" dedim, hemen üstüme alındım bu mimi ve bir an önce cevaplamaya karar verdim.Buradan Zeynep'ciğime teşekkür ediyorum.

1.Şu an okuduğunuz kitap ve konusu:
Daha bugün Puslu Kıtalar Atlası'nı okumayı bitirdim.Muhteşem bir kitaptı.Osmanlı döneminde İstanbul'da yaşayan birkaç insanın yaşadığı ilginç olayları anlatıyor kitap.Zaten daha sonra buraya detaylı olarak yazacağım konusunu.

2.En son aldığınız kitap:
Bu Mülkün Sultanları - Necdet Sakaoğlu

3.Şimdiye kadar aldığınız kitaplar içinde en sevdiğiniz:
En sevdiğim kitaplar dersek daha doğru olur, çünkü tek bir kitap değil:)Birkaç tanesinin ismini verecek olursam; Jane Austen - Gurur ve Önyargı, Robyn Sisman - Sadece Arkadaşız, Hayatın Ta Kendisi Lokantası - Maeve Binchy ve İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası.

4.Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitap:
Katre-i Matem - İskender Pala.
İskender Pala'nın bu kitabı çok sıkılarak okudum malesef!

5.Elinizdeki kitap bitince okumayı düşündüğünüz kitap: 
Kocalar - Adele Parks

Ben de bu güzel mimi Sevgili arkadaşlarım;
Bir Mimarın Hobisi
Burak ve Annesi
Karakızın Güncesi
Papatya Bahçesi

Stil Direktörü'nü mimliyorum kabul ederlerse:))


3 Kasım 2009 Salı

Tüyap gezisi!















Evet arkadaşlar sonunda Tüyap Kitap Fuarı başladı ve ben de hemen gittim!
Dün pazartesiydi biliyorsunuz ve ben de izinliydim.Aynı zamanda kocacım da tabii.Ve bunu fırsat bilip yollara düştük.Taksim'den saat 11.00 servisine bindik ve Tüyap'ın yolunu tuttuk.45 dakikada oraya vardık ve içeriye daldık.Zaten elimde önceden hazırladığım bir liste vardı alacağım kitaplara dair.Tüm salonları üç ya da dört kez dolaştım sanırım.Almak istediğim ve bulabildiğim tüm kitapları aldım.Ama bu seneki fuarı o kadar da beğenmedim diyebilirim.Sanki o kadar çok cezbetmedi beni.Bir de fiyatlar o kadar da indirimli değildi.Birçok yayınevi ya %20, ya %25 indirim yapmıştı.Sadece sanırım bir ya da iki yerde %30 indirim gördüm.%20 indirim bana açıkçası çok az geldi çünkü bazı kitabevleri de geçtiğimiz yaz boyunca %25 indirim yapmıştı tüm kitaplarda.Bence fuarı cazip yapan en önemli şeylerden biri de indirimlerdir.Ama ben bu sene o kadar göremedim bu indirimleri.

Her neyse, yine de istediğim birçok kitabı aldım.16 kitap almışım toplam ve yaklaşık 200 TL vermişim.İşte aldığım kitaplar:






















1.Bu Mülkün Sultanları - Necdet Sakaoğlu
2.Jane Austen - Mansfield Park
3.Hayvan Sebze Mucize - Barbara Kingsolver
4.Çankaya - Falih Rıfkı Atay
5.Karpuz - Marian Keyes
6.İstanbul Gezi Rehberi - Murat Belge
7.Pasaklı Tanrıça - Sophie Kinsella
8.İstanbullular - Buket Uzuner
9.Kırmızı Kazak - Glenn Beck
10.Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar
11.İkna - Jane Autsen
12.Northanger Manastırı - Jane Austen
13.Küfkedisi - Ilgın Olut
14.Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi - Ayfer Tunç
15.Abdülmecit - Hıfzı Topuz
16.Evlilik Okulu - Haluk Yavuzer

31 Ekim 2009 Cumartesi

Mimlendiiimmm:)

Uzun zamandır yazamıyorum  çünkü işlerim oldukça yoğun.Koşturup duruyorum.Bugün ancak fırsat bulabildim bloguma bakmaya ve o zaman gördüm Sevgili Papatya Bahçesi'nin beni mimlediğini!Çok teşekkür ederim arkadaşım.Hemen ben de cevaplıyorum bu mimi!

Sevdiğimiz kokular ve bize anımsattıkları....
1.Nivea'nın kokusu: Yıllardır Nivea'nın deodorantını ve el kremini kullanırım.Kokusundaki o saflığa ve temizlik  hissine bayılıyorum.Bana hem çocukluğumu hatırlatır.
2.Deniz kokusu: Bana küçükken gittiğim İzmir Özdere'deki kampımızı ve orada geçirdiğim güzel günler hatırlatır.
3.Kitap kokusu: Bu koku hayatımda önemli bir yere sahip.Yeni bir kitabı alıp kapağını açarak içindeki kokuyu içime çekmeye bayılırım.Bana kendimi hep iyi hissettirir.
4.Kahve kokusu: Bana annemi hatırlatır hep.Çünkü annem kahveyi çok sever.
5.Kurşun kalem kokusu: Beni alıp ilkokul yıllarıma götürür.Kırtasiye malzemelerini ve kırtasiyecileri çok severim ve oralarda saatlerce kalıp alışveriş yapabilirim.
6.Taze ekmek kokusu: En bayıldığım kokulardan...


Ben de bu mimi sevgili arkadaşlarım 
Ferah Feza
Çilek  Hanım
Bakıyorum (Aslı)
Hem Mutlu Hem Çilli
ve Anneciğim Lezzet Tabağı'nı mimliyorum.
Eğer ikinci kez mimlenen olduysa kusura bakmasın!


26 Ekim 2009 Pazartesi

Jane Green - İkinci Şans



















Yine bir Jane Green kitabı bitirdim."İkinci Şans" adında bir kitap.

Bu chick-lit dünyasına girdiğimden beri en sevdiğim yazarlardan biri Jane Green.O kadar seviyorum ki, kitaplarının hem Türkçesini hem de İngilizcesini alıyorum:)Gerçekten çok akıcı ve eğlenceli yazıyor, bir çırpıda bitiriveriyorsunuz kitaplarını.En beğendiklerim ve mutlaka okuyun diyeceklerim şunlar:

Bay Belki
Kitapkurdu Sevgilim
Bebek Diye Diye
Gerçekten de çok zevkle okunan ve insanı mutlu eden kitaplardır.Sanki bir romantik-komedi filmi izlemiş gibi hissedersiniz kendinizi kitap bitince.Hatta ben kitabı bitirdikten sonra da etkisinden kurtulamayıp, okuduklarımı günlerce kafamda evirip çeviririm.

Okuduğum bu son romanı da güzeldi ancak sanki daha sakin, daha durağandı.Öyle çabucak okuyamadım, bir heves sonunu öğrenmek istemedim çok fazla.

Kitapta beş arkadaşın hikayesi anlatılıyor.Okul yıllarında çok iyi dost olan Tom, Holly, Paul, Saffron ve Olivia'nın hikayesi.Bir müddet sonra hepsi hayatın telaşına kapılıp birbirlerinden kopar, Tom hariç.Tom hepsiyle hala irtibat halindedir.Ancak günün birinde bir terörist saldırıda Tom hayatını kaybeder ve bu olay tekrar arkadaşların biraraya gelmelerini sağlar.Bundan sonra bakalım birbirlerinin hayatlarında neler görecek, birlikte neler yaşayacaklardır.
Kitabın arka kapak yazısı şöyle:
"Jane Green çok satan bir yazar ve genç kadınları hayattan alıkoyan ikilemleri-arkadaşlıklarını, kariyerlerini, aşklarını, zaferlerini ve yenilgilerini yansıtan romanlarının sayısız hayranı var.
İkinci Şans, okul yıllarından beri birbirini hiç görmemiş bir grup insanı biraraya getiriyor.İçlerinden biri, trajik bir kazada hayatını kaybedince yeniden birbirlerini bulan bu eski dostlar acılarını paylaşıyor ve birbirlerinin hayatının hiç tahmin etmedikleri yönlere saptığını keşfediyor.Sıcak, esprili ve bilgece tespitlerle kuşatılmış bu roman bir bağlılık, aile ve gerçek dostluk geçiti."

Not:Bu arada unutmadan buraya yazayım.Önceki yazılarımdan birinde Plan Tour'un City Sightseeing otobüsü ile gezdiğimi ve çok beğendiğimden bahsetmiştim.Bu yazıma yorum yazan bazı arkadaşlarım bana kendilerinin bu geziye nasıl katılabileceklerini sormuştu.İşte Plan Tour'un telefon numarası:0212 4581800.Buradan bilgi alabilirler.Ayrıca Taksim, Eminönü gibi semtlerde Plan Tour'un Hop On-Hop Off duraklarından da otobüslerin kalkış yeri ve saatlerini öğrenebilirler.İlgilenen arkadaşlara duyurulur.

1 Ekim 2009 Perşembe

100 Yıl Yaşamanın Sırları


Geçenlerde bitirdiğim kitap "100 Yıl Yaşamanın Sırları".Kitabı Derya Baykal'ın programın duymuştum.Derya Baykal okuyup çok beğenmiş ve tavsiye etmişti.Geçen sene kitap fuarından almıştım ben de ama ancak geçenlerde okuyabildim.Gerçekten de faydalı bir kitap.İnsanın elinin altında ya da kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap bence.Ama tabii okuduklarınızı hayatınıza da geçirmelisiniz ki kitap amacına ulaşsın.Yoksa okuyup tekrar rafa kaldırmak çok bir şey sağlamaz insana.
Yiyeceklerden şifalı otlara,egzersizden,cinselliğe birçok konuya değinmiş kitapta.

Kitabın yazarı Dr.Maoshing Ni.Los Angeles'ta bulunan Yo San Üniversitesi'nin kurucularından olan Dr.Maoshing Ni aynı zamanda bir Tai Chi uzmanıdır ve birçok Hollywood yıldızının doktoru ve danışmanıdır.


Kitabın içerisindeki başlıklar şöyle:
1.Ne yersiniz?
Yiyecekler ve beslenme
2.Nasıl iyileşirsiniz?
Şifalı otlar, ilaçlar, iksirler
3.Neredesiniz?
Çevre, ekoloji ve toplum
4.Ne yapıyorsunuz?
Egzersiz, yaşam biçimi ve gençleştirme
5.Kimsiniz?
Kalıtım, ilişkiler, sevgi, cinsellik ve inanç
6.Bir araya getirmek
Mutlu bir yaşama ve kişisel mirasa ulaşma

Ve kitabın arka kapağındaki yazı:

"Her zaman doğruyu söyleyin...
Gereksiz angaryalara hayır demeyi bilin...
Stresten uzak durun...
Amaç yeryüzünde saha uzun süre var olmak değil, uzun yıllar ve çok çok daha mutlu var olmaktır...
Bu kitapta size bunun sıradışı ve basit yolları veriliyor."

17 Eylül 2009 Perşembe

Ya nedir bu böyleeee?



 Ya ne oluyor anlamıyorum!Herkes sanırım aynı sorunu yaşıyor!Bir türlü doğru dürüst açamıyorum şu blogu!Açıyorum,yazı yazamıyorum,yazıyorum başka bloglara bakamıyorum,baksam da yorum yazamıyorum!Bir çaresini bilen varsa lütfen yardım etsin...Yoksa kendi kendine düzelmesini mi beklemeliyim????

14 Eylül 2009 Pazartesi

İskambil Kağıtlarının Esrarı

Jostein Gaarder'in okuduğum ilk kitabı "Portakal Çocuk" idi.Çocuk romanı gibi gözükse de aslında bence yetişkinlerin de okuyabileceği bir kitap.Onu okuduktan sonra, "İskambil Kağıtlarının Esrarı" nı da okudum.İkisi de arkadaşımın hediyesiydi.Uzun zamandır kitaplığımda duruyordu bu kitap, ancak fırsat bulabildim okumaya.Okuyup bitirdikten sonra da, nedendir bilmem içimde bir huzur hissettim.

Kitabın konusu şöyle:
Hans Thomas isimli küçük bir çocuk babası ile birlikte Norveç'ten kalkıp Atina'ya giden uzun bir yola çıkarlar.Amaçları, yıllar önce onları terkedip Atina'ya, kendini bulmak için giden annelerini bulmaktır.Arabayla çıktıkları yolda bir benzin istasyonunda dururlar ve orada karşılaştıkları cüce, Hans Thomas'a bir büyüteç verir, ona ileride lazım olacağını söyler.Dorf denilen yere geldiklerinde ise, Hans Thomas bir ekmekçi dükkanına uğrar.Oradaki ekmekçi ona üzümlü ekmekler verir ve en büyük ekmeği en sona saklamasını, mutlaka yalnızken yemesini ve kimseye birşey anlatmamasını tembihler.Gece ekmeği yiyen Hans Thomas, ekmeğin içinden çıkan kibrit kutusu büyüklüğündeki minicik yazılı kitabı büyüteçle okumaya başlar ve olaylar da aslında buradan yola çıkar.

Bu kitabı okurken hem bir çocuğun dünyasına girecek hem de iskambil kağıtlarının sırlarını öğreneceksiniz.İskambil kağıtları sanki hayatınızda birer birey olacak.


Bu kitaptan sonra da Elif Şafak'ın Aşk'ını okudum.Meşhur Aşk'ı ne zamandır okumak istiyordum ama almamıştım henüz.Doğumgünümde işten arkadaşım Çiğdem hediye etti ve ben de tam anlamıyla bir çırpıda okudum!Muhteşem bir kitap!Herkes çok övüyordu ama bu kadarını tahmin etmemiştim.Elif Şafak'ın o zengin dünyasına hayran kaldım!Mutlaka okunması gereken bir kitap.Hatta bir kez değil, birkaç kez...

9 Eylül 2009 Çarşamba

İstanbul ve sel felaketi...

Bugün aslında başka şeyler yazmayı planlıyordum ama yaşadığımız sel felaketi, beni bu düşüncemden vazgeçirdi.
Bugün gerçekten de Türkiye'nin en kalabalık, en metropol ama aynı zamanda da en gelişmemiş şehrinde yaşadığımı anladım.Koskaca İstanbul'da 2-3 günlük yağışın ardından olanlara bakar mısınız?Yaklaşık 12 milyon insanın yaşadığı, sanayii ve finans sektörünün kalbinin attığı, tarihsel açıdan büyük bir mirasın barındığı ve 2010 yılında da Avrupa Kültür Başkenti olmaya aday İstanbul, malesef bugün tam anlamıyla bir felaket yaşadı ve onlarca insan bu felakette hayatını kaybetti.Üstelik de Meteoroloji'nin günlerdir yaptığı yağış ve sel baskını uyarılarına rağmen.

Neden böyle oluyor?

Neden hiçbir zaman zamanında önlem alamıyoruz?

Neden hep birşeylerin yapılması için, birilerinin ölmesini bekliyoruz?

Üstüne üstlük bir de o felaket sırasında, su altında kalan fabrikalardan ortalığa saçılan eşyaları toplamaya çalışan insanlara ne demeli?İnsanımızın böyle acı bir durumdan istifade etmeye çalışmasına mı üzülürsün, yoksa o insanların bu durumda bile bir ihtiyaçlarını karşılamayı düşünecek kadar muhtaç olmalarına mı?

Bu kadar felaket haberi üzerine bir de Güneydoğu'daki şehitlerimizin haberi tuz biber ekti gerçekten.

Tam anlamıyla çok acı günler yaşıyoruz.

Allah bir daha böyle felaketleri ne bize, ne de başka bir millete yaşatsın.

Umarım en kısa sürede gerekli önlemler alınır ve bir daha bu durumlara düşmez insanlar...

4 Eylül 2009 Cuma

İlk Mim'im!












Bir yılı geçti blogumu yazmaya başlayalı.Hemen hemen herkesin blogunda bu mim olayına rastlamıştım ve çok hoşuma gitmişti.Beni de elbet bir gün birisi mimler diye umut etmiştim.Ama kimse mimlemedi:(Ta ki Sevgili Arkadaşım Çilek Hanım'ın beni mimlediğini görene kadar.O an o kadar sevindim ki anlatamam!Şimdi izninizle bu mimi cevaplamak ve ben de yaymak istiyorum:))

Bu mime göre 7 ilginç özelliğimi yazmam gerekiyormuş.Düşündüm, taşındım ve kendimce ilginç olduğunu düşündüğüm 7 özelliğimi buldum!

1.Öncelikle ben bir kitap delisiyim.Bunun neresi ilginç diyebilirsiniz.Şöyle anlatayım; her zaman her durumda kitap okuyabilirim, sadece arabada giderken okuyamıyorum, midem bulanıyor.Onun dışında evde, işte, sokakta, kafede, televizyon izlerken, arkadaşlarımla konuşurken bile kitap okurum.Okumadığım zaman oturduğum yerde rahat oturamam!Ayrıca birisinde okuduğum ve beğendiğim kitabı mutlaka ama mutlaka kendime de alırım, kütüphaneme koyarım.

2.Bir dönem televizyonda yayınlanan "Çocuklar Duymasın" adlı diziyi yüzlerce kez izlemişimdir.Hala da rastlasam izlerim.Çok sevmiştim o diziyi, ne yapayım!Eşim de görünce kızar, hala mı izliyorsun bunu diye!

3.Yanında hiçbir şey olmadan, taze ekmek yemeye bayılırım.Yemeklerin yanında normalde ekmek yemem ama karnım acıkınca, eğer evde taze ekmek varsa, sadece ekmek yerim.Bu benim küçüklüğümden beri bırakmadığım bir alışkanlığım.

4.En çok kediler olmak üzere genelde tüm hayvanlardan korkarım ve sevmem.Hiçbir hayvana dokunamam, sevemem, yanına bile yaklaşamam.Çocukluğumdan beri bu böyle!

5.Kırtasiye malzemeleri satan dükkanlarda saatler geçirebilirim.Ayrıca hiç ihtiyacım olmasa bile yine de bir sürü kalem, defter, kağıt vs. alabilirim.

6.Ara sıra canım aşırı derecede kırmızı et çeker.Bir müddet yemezsem eğer, mutlaka krize girerim:)Köfte, et sote, döner, kebap, biftek...Ne olursa bir şey yerim ve krizimi sona erdiririm.

7.En son maddeyi de yine kitapla ilgili yazayım.Eğer bir kitaba başlamışsam ama o kitap beni hiç sarmamışsa, yine de ne yapar eder, oflaya poflaya o kitabı bitiririm.Yoksa uyku uyuyamam!

İşte benim ilginç özelliklerim bunlar.Şimdi benim de birini mimlemem gerekiyor.Ben de sevgili kardeşim "Süslü Bakteri"yi mimliyorum!

18 Ağustos 2009 Salı

Son Okuduğum Kitap

En son okuyup bitirdiğim kitap "Yüksek Topuklarla Nasıl Yürüycem?".Bu kitap stil ve moda gazetecisi Camilla Morton tarafından yazılmış.Oldukça eğlenceli ve aynı zamanda da faydalı bir kitap.Özellikle de yazın bu sıcak günlerinde deniz kenarında elden düşmeyecek kitaplardan biri.

Kitabın önsözü ünlü modacı John Galliano tarafından yazılmış.İçindekiler bölümünde yer alan başlıklardan bazıları şunlar:

-Nasıl Şık Olacaksınız?
-Yüksek Topuklarla Yürümek
-Bakımlı Olmanın Yolları
-Şapka Nasıl Takılır?
-Nasıl Rol Yapılır?
-Nasıl Sanatsever Olunur?
-Nasıl Görgülü olunur?
-Kariyer Basamaklarını Nasıl Tırmanacaksınız?
-Nasıl Bayan Becerikli Olunur?

Kitabın arka sayfasındaki yazı ise şöyle...
"Tam beş dakikada hazırlanabilir misiniz?Bir damla ter dökmeden ilk hareketi yapabilir misiniz?Aklınızı oynatmadan bir çerçeveyi duvara asabilir misiniz?Bir akrabadan -ya da tatsız bir durumdan- mini etekle zarifçe sıyrılabilir misinz?İpod'unuzu da bulaşık makinesi kadar çaba göstermeden doldurabilir misiniz?

Eğer yapamam diyorsanız,uluslararası stil ve moda gazetecisi Camilla Morton size tüm bunları kıvırmanızda ve modern yaşamın getirdiği iki yüzden fazla felaketle zarifçe ve özgüvenle başa çıkmak hususunda yardım edecek.Sadece bir stil el kitabı ya da aşk meşke dair bir rehber kitaptan daha fazlası olan Yüksek Topuklarla Nasıl Yürüycem, aynı zamanda daha iyi bir ev ve bahçe bakımı, tekno-fobiyle başa çıkma, kariyer merdivenini tırmanma ve jet sosyeteye katılmaya dair bazı noktaları da hassasiyetle ele alıyor.

'Topuğunuz kırılırsa ne yapmalı' ya da 'nasıl fare yakalanır' gibi pratik bilgilerden tutun da, karaokenin tadını çıkarmak ya da güneş gözlüğüyle yüzmek gibi hayal gücüne yönelik açılımlara da ışık tutan kitap, yararlı önerilerle dolup taşıyor.Herşey, Dior'dan John Galliano'nun önsözüyle başlıyor.Kitapta bir Louis Vitton dolusu uzman tavsiyesi mevcut.Mesela Ayakkabı Seçme'de Manolo Blahnik'ten, Beş Dakikada Hazır Olma'da Dolce&Gabbana'dan, Fotoğrafta İyi Görünme'de Gisele Bündchen'den ve Kendi Soundtrack'inizi Yapma'da Jade Jagger'dan feyz alacaksınız.İçeriğinin genişliğiyle bir 'on-parmağında-on-marifet-İncil'i olan bu rehber kitap, muhteşemliğinizi arttırmaya dair kafa yorma zahmetini sizebırakmıyor, böylece siz de kararsızlıktan sendelemek yerine hayatın engellerini özgüvenle, dimdik yürüyerek aşma fırsatını ediniyorsunuz."

7 Temmuz 2009 Salı

Tüm Zamanların En İyi 100 Kitabı

Bugün Milliyet gazetesinde gördüm bu yazıyı.Tabii görür görmez de hemen kestim ve sizlerle paylaşmak istedim...

"ABD' de yayımlanan haber dergisi Newsweek 'tüm zamanların en iyi 100 kitabı' listesini yayımladı.Liste, aralarında İngiliz Daily Telegraph ve The Guardian gazeteleri ile ABD'li talk show sunucusu Oprah Winfrey'nin Kitap Kulübü'nün de bulunduğu 10 farklı en iyi kitap listesinin tercihlerine dayanarak oluşturuldu.
Newsweek'in 'listeler listesi' olarak nitelendirdiği sıralama, farklı kitapların söz konusu 10 listede ne kadar sıklıkla ve üst sıralarda yer aldığına göre belirlenen bir puanlama sistemiyle hazırlandı.Sadece İngilizce yazılan ve İngilizce'ye çevrilen kitaplara yer veren 10 listenin 'farklı okur tercihlerini yansıttığının varsayıldığı' belirtildi."

İşte Liste:
1.Savaş ve Barış / Lev Tolstoy
2.1984 / George Orwell
3.Ulysses / James Joyce
4.Lolita / Vladimir Nabokov
5.Ses ve Öfke / William Faulkner
6.Görünmez Adam / Ralph Ellison
7.Deniz Feneri / Virginia Woolf
8.İlyada ve Odysseia / Homeros
9.Gurur ve Önyargı / Jane Austen
10.İlahi Komedya / Dante Alighieri
11.Canterbury Hikayeleri / Geoffrey Chaucer
12.Gulliver'in Gezileri / Jonathan Swift
13.Middlemarch / George Elliot
14.Ruhum Yeniden Doğacak / Chinua Achebe
15.Çavdar Tarlasında Çocuklar (Gönülçelen) / J.D.Salinger
16.Rüzgar Gibi Geçti / Margaret Mitchell
17.Yüzyıllık Yalnızlık / Gabriel Garcia Marquez
18.Muhteşem Gatsby / F.Scott Fitzgerald
19.Madde 22 / Joseph Heller
20.Sevgili / Toni Morrison
21.Gazap Üzümleri / John Steinbeck
22.Geceyarısı Çocukları / Salman Rüşdi
23.Cesur Yeni Dünya / Aldous Huxley
24.Mrs. Dalloway / Virginia Woolf
25.Native Son / Richard Wright
26.Amerika'da Demokrasi / Alexis de Tocqueville
27.Türlerin Kökeni / Charles Darwin
28.Heredot Tarihi / Heredot
29.Toplum Sözleşmesi / Jean-Jacques Rousseau
30.Kapital / Karl Marx
31.Prens / Niccolo Machiavelli
32.İtiraflar / St. Augustine
33.Leviathan / Thomas Hobbes
34.Pelopponnes Savaşlarının Tarihi / Tukididis
35.Yüzüklerin Efendisi / J.R.R. Tolkien
36.Winnie The Pooh / A.A Milne
37.Aslan, Cadı ve Dolap / C.S Lewis
38.Hindistan'a Bir Geçit / E.M. Forster
39.Yolda / Jack Kerouac
40.Bülbülü Öldürmek / Harper Lee
41.İncil
42.Otomatik Portakal / Anhtony Burgess
43.Ağustos Işığı / William Faulkner
44.Siyah İnsanların Ruhları / W.E.B.Du Bois
45.Engin Sargossa Denizi / Jean Rhys
46.Madam Bovary / Gustave Flaubert
47.Kayıp Cennet / John Milton
48.Anna Karenina / Leo Tolstoy
49.Hamlet / William Shakespeare
50.Kral Lear / William Shakespeare
51.Othello / William Shakespeare
52.Soneler / William Shakespeare
53.Çimen Yaprakları / Walt Whitman
54.Huckleberry Finn'in Maceraları / Mark Twain
55.Kim / Rudyard Kipling
56.Frankestein / Mary Shelley
57.Süleyman'ın Şarkısı / Toni Morrison
58.Guguk Kuşu / Ken Kesey
59.Çanlar Kimin İçin Çalıyor / Ernest Hemingway
60.Mezbaha 5 / Kurt Vonnegut
61.Hayvan Çiftliği / George Orwell
62.Sineklerin Tanrısı / William Golding
63.Soğukkanlılıkla / Truman Capote
64.Altın Defter / Doris Lessing
65.Kayıp Zamanın İzinde / Marcel Proust
66.Büyük Uyku / Raymond Chandler
67.Döşeğimde Ölürken / William Faulkner
68.Güneş de Doğar / Ernest Hemingway
69.Ben, Claudius / Robert Graves
70.Yalnız Bir Avcıdır Yürek / Carson Mc Cullers
71.Oğullar ve Sevgililer / D.H. Lawrence
72.Kralın Adamları / Robert Penn Warren
73.Git Onu Dağda Anlat / James Baldwin
74.Charlotte'un Sevgi Ağı / E.B. White
75.Karanlığın Yüreği / Joseph Conrad
76.Gece / Elie Wiesel
77.Tavşan Kaç / John Updike
78.masumiyet Çağı / Edith Warton
79.Portnoy'un Feryadı / Philip Roth
80.Bir Amerikan Trajedisi / Theodore Dreiser
81.The Day of the Locust / Nathanael West
82.Yengeç Dönencesi / Henry Miller
83.Malta Şahini / Dashiell Hammett
84.Kuzey Işıkları Üçlemesi / Philip Pullman
85.Death Comes for the Archbishop / Willa Cather
86.Düşlerin Yorumu / Sigmund Freud
87.Henry Adams'ın Eğitimi / Henry Adams
88.Mao'dan Sözler / Mao Zedong
89.Dinsel Deneyim Çeşitleri / William James
90.Brideshead Revisited / Evelyn Waugh
91.Sessiz Bahar / Rachel Carson
92.İstihdam, Kazanç ve Para Genel Teorisi / John Manyard Keynes
93.Lord Jim / Joseph Conrad
94.Goodbye to All That / Robert Graves
95.The Affluent Society / John Kenneth Galbraith
96.Söğüt Ağaçlarındaki Rüzgar / Kenneth Grahame
97.Malcolm X'in Otobiyografisi / Alex Haley ve Malcolm X
98.Eminent Victorians / Lytton Strachey
99.Renklerden Mor / Alice Walker
100.İkinci Dünya Savaşı / Winston Churchill

30 Haziran 2009 Salı

Neden insanlar böyle?















Acaba birisiyle dost olmak mı daha kolay, yoksa dost olduğun insanı kaybetmek mi?Bence sanırım ikinci seçenek daha kolay.Çünkü gördüğüm kadarıyla insanlar dostlarını çok kolay harcayabiliyorlar.

Birisiyle tanışıyorsun, arkadaş oluyorsun, güveniyorsun, herşeyini paylaşıyorsun, iyi ve kötü gününde hep yanında oluyorsun, yardımcı oluyorsun ama gün geliyor bu kişi sana karşı değişik davranışlar sergilemeye başlıyor.Artık seninle eskisi gibi vakit geçirmiyor, başka dostlar arayışına giriyor, sana artık hiçbir şeyini anlatmıyor,sadece işi düştüğünde sana başvuruyor ve en kötüsü de artık sana yalan söylemeye başlıyor.Peki ama neden?Neden hayatı daha kolay, daha zevkli yaşamak varken, bunca sıkıntı tercih ediliyor?Neden dost bulmak bu kadar zorken, elindeki dostundan bu kadar kolay vazgeçebiliyor?Neden karşısındaki insanı böyle üzebiliyor?Gerçekten anlamıyorum...Bir bilen varsa bana anlatsın!Neden, neden, NEDEN????

8 Haziran 2009 Pazartesi

Yeni şablonum!!

Merhaba arkadaşlar!Nasıl buldunuz yeni şablonumu?1 haftadır kocacığımla şablonu değiştirmek için uğraşıyoruz!Önce yeni şablonların bulunduğu siteleri bulduk, sonra içlerinden seçim yaptık, sonra onu bloga uyarladık vs. derken epey uğraştırdı bizi!Tabii biraz da bilmediğimizden oldu!Nasıl yapılacağını filan bilseydik daha kolay olurdu ama biz biraz araya taraya öğrendik nasıl yapacağımızı:)Yorumlarınızı bekliyorum yeni şablonumla ilgili!

Geçenlerde yazmıştım annemlerin kargoyla bir sürü şey gönderdiğini.Eee gönderdiklerinin arasında kardeşimin benim için yaptığı broş da vardı, ondan bahsetmeyi unutmuş muyum!Yaaa, benim yetenekli kardeşimin elinden her şey gelir, çok güzel takılar yapar kendisi.Bana da broş yapmış ve yollamış ama ben burada yazmayı unutunca doğal olarak üzülmüş!Valla ayıp ettim cidden!Neyse, bu nedenle hem kardeşimin yaptığı broş ile küpeleri hem de annemin bana diktiği giyisilerden bir kaç tanesini burada sizlerle paylaşmak istiyorum.İşte kardeşimin yaptığı broş...














Bunlar da benim için daha önce yaptığı küpeler...




























Bu da annemin bana dikip yolladığı limon sarısı gömlek...














Ve bunlar da, geçen sene diktiği ve herkesin çok beğendiği eteklerimden bazıları...
















































İşte böyle! Annem ve kardeşim daha önce de yazdığım gibi çok yetenekliler ama ben de pek yok o yeteneklerden:)Napalım, ben yapamıyorum ama onlar bana güzel güzel şeyler yapıyorlar.İkisine de buradan çooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooook teşekkür ediyorum!

Bugün çok yoruldum evde ev işleriyle.O yüzden bütün gün oturup şöyle bir keyif yapmaya fırsatım olmadı.Ben de akşama yapayım dedim.Bütün gün canım da tatlı birşeyler istedi durdu.Yani öyle çikolata filan değil de, pasta ya da sütlü tatlı gibi şeyler.Ben de ne yaptım?Kocam dışardaydı, telefonda ondan istedim gelirken tatlı almasını.O da sağolsun (cici adam) pasta almış bana!!Şimdi yazımı bitirince koca bir dilim pasta ve yanında çay beni bekliyor:)

Not:Yeni şablonumla ilgili görüşlerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum:)

1 Haziran 2009 Pazartesi

Beşiktaşım Oleyyyy!
















Evet yazımın başlığından da anlaşıldığı gibi ben Beşiktaşlıyım ve şampiyon olduğumuz için çooook mutluyum!Tüm Beşiktaş camiasını içten kutluyorum ve bu başarıların devamını diliyorum!

Bu arada, bu yazımı yazarken evde pencerenin önündeki koltuğumda ayaklarımı uzatmış oturuyorum, bir yandan çayımı içerken yandan da müzik dinliyorum.Neden bunu belirtmek istedim, çünkü artık laptop kullanmaya başlamış bulunuyorum!Yaklaşık 2-3 ay önce aldı kocam laptop.Markası Lenovo.Ufacık, tefecik çok şirin bir şey!Ama evimizde normal bilgisayar olduğu için modemimiz de kablosuz değildi, bu nedenle laptop ile internete bağlanamıyorduk.Ben evdeki bilgisayardan bloguma yazılarımı yazıyordum, eşim de laptop ile film falan izliyordu.Bugün itibarıyla kablosuz modem almış bulunuyoruz!Daha doğrusu babam almış, bize kargoyla yollamış sağolsun!Eh eve medeniyet gelince, ben de laptop'ı kocamın elinden almış bulunuyorum:)Oh be, ne rahatmış istediğin yerden nete bağlanmak!Bayıldım bu işe!Ama ne yazık ki kocacığım bu işe benim kadar bayılmadı çünkü laptop'ı elinden alındı:)Artık zor görürsün laptop'ı diyorum, o da gülüyor!

Yoğun geçen bir hafta sonunun ardından bugün evde dinleneyim diyordum ama tabii ne mümkün!Sabah kalkıp kahvaltı yaptık, sonra dün aldığım yufka ve evde kalan peynirle sigara böreği sardım ve derin dondurucuya kaldırdım.Böyle önceden hazırlamak o kadar iyi oluyor ki, evde yemek olmayınca ya da misafir geleceği zaman hemen çıkartıp kızartıyorum veya fırına atıp pişiriyorum, hazır oluyor.
Bu arada eşim de annemlerin yolladığı kargoyu almaya gitti.Annem deve tüyü renginde bir hırka örmüştü bana, onu göndermiş.Onunla birlikte bir de sarı bir gömlek dikmiş, o da çok cici, onu da yollamış.Annem dikiş ve daha birçok konuda o kadar becerikli ki anlatamam!Dikiş dikmek,örgü örmek,yemek yapmak vs. daha birçok konuda annemin üzerine tanımıyorum valla!Annem fırsat bulduğunda ve biz de istediğimizde, kardeşimle bana bir sürü şey diker.Hatta gelinliğimin de büyük bir kısmını annem dikti dersem anlarsınız artık nasıl becerikli olduğunu!İşyerimde de ne zaman annemin diktiği bir şeyi giysem olay oluyor!Arkadaşlar bayılıyor hepsine!

Neyse, sigara böreklerini yaptım, sonra yıkanan çamaşırları astım, banyo ve tuvaleti temizledim...Tabii bu arada öğlen oldu, yiyecek bir şey hazırlamam lazımdı.Kaç zamandır canım mercimek köftesi istiyordu.Hafta sonu da pazardan yeşillik almıştım, onu yapayım dedim.Tarifini isterseniz burada.Mercimek köftesini yaptım, çayla birlikte onu yedik kocamla.Sonra işte bilgisayarın başına oturdum, yazımı yazıyorum.Daha akşam yemeğini hazırlayacağım ve ütü yapacağım.Eee,akşam oldu bile!Yarın iş var tabii...İşte tatil günüm bitti bile!!!

Bu arada Siyah Süt'ü bitirdim.Gerçekten çok ilginç bir kitap, mutlaka tavsiye ederim okumanızı.Şimdi Charlotte Bronte'nin Jane Eyre adlı kitabına başladım.Siyah Süt'ü okurken orada devamlı bahsedilen dünya klasiklerinin yazarları, bana birşeyi hatırlattı.Benim gibi kitap okumayı seven birisi malesef ki hala bazı klasikleri okumamıştı!Evet belki beni ayıplayabilirsiniz ama gerçek bu.Hep ihmal ettiğim birşey bu.Ama artık bir karar aldım, arada bir de bir klasik eser okuyacağım.Bu nedenle elimdeki ilk klasiğe başladım, Jane Eyre.İngiliz Edebiyatı'nın önemli eserlerinden birisi.Bakalım beğenecek miyim?