30 Ekim 2014 Perşembe

Bana Hiç Seni Seviyorum Demedin / Evrim Milaslı


***Not: Yazımı bu şarkı eşliğinde okumanız tavsiye edilir

"Cevap veriyorum. Zamanla her şey geçer diyen akıllılara; Geçen tek şey zamandır, anlayan, anlatsın anlamayanlara..."

Cemal Süreya



Öyle bir kitapla tanıştım ki...
Nasıl anlatsam, ne yazsam sanki eksik kalacak...

Bir gün Instagram'da gezinirken, Kitap Bağımlısı'nın tavsiyesini gördüm.
Paylaştığı fotoğrafta yer alan kitabın ismi Bana Hiç Seni Seviyorum Demedin idi. Bu cümle zaten dikkatimi çekmeye yetmişti. Hemen sordum tabii. Kitap çıkalı bir yıl olmuştu ama ben ilk kez görüyordum.
Onun sayesinde tanıştım Evrim Milaslı ve kitabıyla. Ertesi gün gidip kitabı aldım ve okumaya başladım.

Önce kitabın konusundan bahsedeyim azıcık, sonra kitap hakkındaki düşüncelerimi yazayım...

19 yaşında bir kız Merve. Ailesi, arkadaşları, iyi bir hayatı var. Ancak bir gün aldığı bir haber, tüm hayatını yeniden şekillendiriyor ve artık bir çok şeyi kenara koyup, hayatının merkezine babasını alıyor.

Daha fazla detay vermek istemiyorum çünkü elimden gelse bu kitabı herkesin okumasını sağlarım.

Kitap okuyan bilir. Okuduğunuz her kitap sizi alır başka diyarlara götürür. Kimi zaman kendinizi bulursunuz kitapta, kimi zaman da bir yakınınızı... Hatta çoğunlukla kitabın baş karakteri ile kendinizi kıyaslar, benzer ya da farklı yönlerinizi tartarsınız...

Bu kitap bende öyle hisler uyandırdı ki, şimdiye dek okuduğum kitaplardan ancak bir iki tanesinde hissetmişimdir aynı şeyleri. Sanki kitabı açtığımda sihirli bir dünyaya giriyordum, beni çocuklar gibi mutlu eden, içimi ısıtan, kimi zaman da hüzünlendiren, ağlatan, ancak her şeye rağmen kopmak istemediğim bir dünyaya...
Kitabı hem her an her dakika okumak istiyordum, hem de bitmesin diye okumak istemiyordum. Öyle bir enerji verdi ki bana bu kitap, elimden gelse her an her yere yanımda taşırım.

Kitabın anlatımı çok sade. Ama sade olduğu kadar da akıcı. Sanki bir günlük okuyormuşsunuz gibi. Sanki en yakın arkadaşınızı dinliyormuşsunuz gibi.

Arka kapak yazısı da şöyle:

"Sanki bir film izliyor gibiydim. Kollarım ve başım vücuduma ağır geliyordu. Ayaklarım kendiliğinden, benden habersiz ilerliyordu. Kim nereye götürürse oraya gidiyordum. Saat kaçtı, hangi gündeydik hiç farkında değildim. Bu haldeyken ilaç vermeye çalışan bir yakınımızı reddetmiş olmama kendim de şaşırmıştım. Zaten bitkisel hayattaydım, her şeyden daha da kopmak istemiyordum. Acımı dibine kadar yaşamam lazımdı. Bu benim ödediğim bedeldi."

"...Artık bir son vermemiz gerektiğini düşünüp yavaş yavaş durdurduğumuzda burnumu boynuna dayayıp kokusuna içime çekerek bir beş dakika da öylece kaldım. Çok tanıdık, bebek gibi, pudralı kokusuyla kendimden geçmiştim. Sanki yıllardır sevgiliymişiz, o uzak bir yerlere gitmiş de yeni gelmiş gibi bir özlem içerisindeyim. Ama bir anda beynimde bir şimşek çaktı ve hemen kalkıp yanına oturdum."

Bir sabah uyandığında hayatının asla eskisi gibi olamayacağını anlayan 19 yaşındaki Merve'nin gözüyle dünyasındaki bütün renklerin kimi zaman ölüme, kimi zaman bir aşka dönüşmesinin hikayesi.



Beni gerçekten çok etkileyen bir kitap okudum, okumanızı tavsiye ederim demek az gelecek, elimden gelse herkesin okumasını sağlarım.









1 yorum:

ece arar dedi ki...

bu yazıdan sonra almama ihtimalim kalmadı:)