Günışığı Kitaplığı’nın 15 Aralık’ta Irmak
Okulları’nın katkılarıyla düzenlediği 5.
Eğitimde Edebiyat Semineri’nde konuşan
Prof. Dr. Selahattin Dilidüzgün, okuma
alışkanlığının ancak edebiyattan haz alarak mümkün olabileceğini,
bunun içinse nitelikli okumalar yapmak
gerektiğini vurguladı.
Ancak
haz veren şeyler alışkanlığa dönüşür!
Okullardaki okuma
saati uygulamasının yararsızlığından edebiyatın özgürleştiren etkilerine,
çocuklukta soru sormaya alışmanın öneminden her türlü olanaksızlığa rağmen okullarda
hayata geçen yaratıcı okuma uygulamalarına dek pek çok konunun tartışıldığı tamgünlük seminere Denizli, Bitlis, Muğla, Ankara,
Şırnak, Mersin, İzmir gibi farklı illerden de çok sayıda öğretmen, kütüphaneci
ve eğitim yöneticisi katıldı.
Edebiyatın usta
isimlerinden gazeteci, yazar Müge İplikçi; karikatürcü, yazar Behiç Ak ve
sinema oyuncusu, yazar Görkem Yeltan’ın konuşmacı olduğu seminerde
akademisyen, çevirmen Prof.
Dr. Selahattin Dilidüzgün, eğitim sistemimizi kuşatan “onaylayıcı”
okumanın tehlikelerine dikkati çekti. “Yazar diyorsa doğrudur” yaklaşımının
“eleştirel” okumaya ters düştüğünü; edebiyatın ham insandan birey yaratma
sanatı ve söylenenden kastedilene gitme sürecinde bir araç olduğunu vurguladı.
Edebiyata ancak estetik hazla ulaşılabileceğini savunan Dilidüzgün, bu hazzın
soyut kavramların gelişmesiyle sağlanabileceğini, “okuma alışkanlığı”nın da bu
hazla mümkün olacağını hatırlattı; ancak nitelikli okuma yapanın, nitelikli
düşünebileceğini belirtti.
Eğitimdeki
en temel sorunun, soru soranın öğretmen, cevap verenin öğrenci olması kalıbının
yıkılamaması olduğunu söyleyen karikatürcü, yazar Behiç Ak, düşünmeyi geliştirmek için soruyu çocuğa sordurmanın
gerekliliğine değindi. Ancak sorudan soruya geçen çocukta yorum yapabilme yetisinin
gelişeceğini belirten Behiç Ak, görsel okumanın önemi ve insana sağladıkları
üzerinde dururken, bir resme göz atmakla, dakikalarca bakmak arasındaki
şaşırtıcı farkları resimli öykü kitaplarından örnekledi.
Kitap
okumayı sevmeyen bir toplum olmamızın nedenini, sanatı eğitimin içinde bir öğe
olarak görmemizde yattığını öne süren oyuncu, yazar Görkem Yeltan konuşmasında, sanatla
eğitim arasındaki ilişkinin ancak birbirini beslemek olabileceğine işaret etti.
Yazarın bir eğitimci ya da bir sivil toplum örgütü gibi davranmaması
gerektiğinin, okuma saati gibi zoraki uygulamalarla çocukların hayal gücüne zarar
verdiğimizin altını çizdi.
Konuşmasına
Pink Floyd’un unutulmaz şarkısı “Another Brick in the Wall” ile başlayan
gazeteci, yazar Müge İplikçi, çocukların eğitim sistemi içinde tektipleştirilmesine neden
karşı olduğunu anlattı. Eğitimle otoriteye boyun eğmeyi öğrenen, başkalarının aldığı
kararlara, başkalarının alıntılarına ve her ezbere razı olan, seçim yapma aşamasında
bile sistem tarafından bir kalıba sokulduğunun farkında olmayan çocuğa değindi.
İçinde sistemin bir türlü öldüremediği bir çocuk taşıdığını söyleyen İplikçi, gelecek
umudunu yinelerken, bir şeyleri değiştirmek için bütün duvarı yıkmaya gerek
olmadığını, bazen tek bir tuğlayı bile yerinden almanın farklılık
yaratabileceğini, bunu da en iyi edebiyat ve sanatla yapabileceğimizi söyledi.
Edebiyatçıların düşündürücü konuşmalarının yanı sıra farklı illerden öğretmen ve kütüphaneciler yaptıkları yaratıcı okuma sunumlarında, öğrencilerle sürdürdükleri okuma projelerini, kitapların seçilme nedenlerini, hangi yöntemle okunduklarını, okuma sonrası yaratıcı düşünme ve sorgulama süreçlerini meslektaşlarıyla paylaştılar. Semineri, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Muammer Yıldız ve Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Ferşat Ayar da izledi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder